Özel Haber

Ortadoğu’da Bir Seçilmiş.. ‘Barzani’

Barzani Merakı Nereden Geliyor..

Osmanlı’da Bektaşi tekkelerinin kapatılıp yerine bu tarikat tekkelerinin aldığını ve Anadolu’da isyanların bu tarikat şeyhleri üzerinden çıkarıldığını söyleyen kaç kişi?..

Peki ya bu tarikatın Türk’le ilgisi olmadığını, çıkış coğrafyasının Kuzey Irak olduğunu, kurucusunun Süleymaniyeli olduğunu kaçımız biliyor?.. Türk Nakşibendi diyorlar ama kurucusu Türk değil.Nasıl oluyor bu iş?

Peki ya Türkiye’de kaç kişi Cübbeli Ahmet’in tarikat silsilesine göre büyük halifesinin Şeyh Ahmed Barzani olduğunu biliyor…

Bu noktada kamuoyu hafızasında Barzanilerle tarikat arasındaki bağların çok net görülemediği söylenebilir. Ancak hiç şüphe yok ki toplum Barzani-Tarikat ilişkisini kurabiliyor, hatta bu bağlar üzerinden AKP’ye ulaşabiliyor. Barzani için çığlık çığlığa atılan ‘Türkiye seninle gurur duyuyor’ sloganın arkasında da bu tarikat birlikteliğinin yattığını biliyor.

Bununla birlikte bu ilişkilerin kökleri nereye kadar gidiyor, işte bu uzmanlık istiyor, derin bir araştırmayı gerektiriyor.

Barzani bu kadar çok araştırılmaya değer mi derseniz, bugün Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı tehditlerin perde arkasını görebilmek ve buna göre tedbir almak adına değer. Ancak Barzani kendisi bir başına değer olduğu için değil, tehdit bize yönelik olduğu içindir bu.

Bu konuda diyecek sözümüz var, diyeceğiz de ama önce Usta’yı Diyarbakır’da bırakmıştık, Mesud Barzani’yi kucaklamakla kalmamış babası Mola Mustafa’yı öve öve bitirememişti, ona bir dönelim..

İşte o sözleri;

‘Merhum Kadı Muhammed’in dediği gibi, Allah’a, dine, İslam dininin önderine inanmış Müslüman milletinde nasıl ki dürüstlük ve sadakat varsa bütün bu özellikler Molla Mustafa Barzani’de de vardır’.

Şimdi bakalım ne olmuş nasıl olmuş da bu Molla Mustafa, Usta’nın dediği gibi ‘Allah’a dine İslam dininin önderine inanmış Müslüman milletin de nasıl ki doğruluk dürüstlük varsa bütün bu özellikler taşıyan’ bir Molla Mustafa olmuş, onu bir görelim…

Mesud Barzani’nin yazdığı bir kitaptan söz etmiştim, Barzani ve Kürt ulusal hareketi diye. Burada Barzanilerin soyağacı görünmüyor, varsa da anlatılmıyor, niye anlatılmamış bu da ilginç. Gerçekten soyağacı hiç yazılmamış, küçük küçük ipuçları etrafa yayılmış ama hepsini toplasanız bir fidan bile etmiyor.

 Buna karşın Barzani ünlü bir isim, Barzani aşireti de ünlü bir isim ama onun da soyağacı yok, tutmamış ne uzuyor ne kısalıyor. Barzaniler deyince zaten hep tarikat çıkıyor karşımıza ama atılan havalara baksanız sanırsınız coğrafyanın en büyük ve en güçlü aşireti ama yok öyle bir şey. 

Sağdan bak aynı, soldan bak aynı, altı da da üstü de küçük bir cemaat, tarikat, tekke ile çevrelenmiş. Peki nasıl oldu da bu Barzani ‘Başkan’ oldu, derseniz göreceğiz…

Soy geçmişi böylesi gölgede kalmış olsa da bu cemaat ailesinin köklerinin gittiği bir yer olmalı diyorsunuz ve  başlıyorsunuz araştırmaya.

Doğal olarak yolunuz Mesud Barzani’nin kendi kalemiyle çizdiği resimle çakışıyor ve bu resimde Barzani şöyle görülüyor;

‘Barzan aşireti adını, aşiretin merkezi olan Barzan köyünden alır. Barzani Şeyhleri Amidiye emirleri soyundan gelmektedir. Aşiretin atası sayılan Mesud, Barzan’a yakın Hevinka köyüne yerleşir ve o köyden bir kızla evlenir.

Bu evlilikten Sait adında bir çocuk dünyaya gelir. Aşiretin liderliği ondan sonra oğlu Said’e geçer. Onu da torunu Şeyh Taceddin izler. Şeyh Taceddin Vehbi bir din alimiydi. Bu nedenle de etrafında birçok mürit toplanır.

Bunun üzerine Barzan Tekkesi’ni kurar ve ölünceye kadar bu tekkede şeyhlik görevini sürdürür. Onun oğlu Şeyh Abdurrahman, onu da oğlu Abdullah izler.’ 

Derinliği olmasa da olaylar bu Barzan tekkesi üzerinden başlıyor ve bugüne kadar süregeliyor. Cemaatin ilk şeyhi Taceddin, Barzani’nin büyük dedesi. Sülale sonra oğlu Abdurrahman, derken Abdullah diyerek sürüyor ama arada bir Abdusselam var var, o da Barzani’nin dedesi.

 İşte bizim hikayemiz burada başlıyor…

Kimdi bu Abdusselam?

Barzani anlatıyor;

 ‘Mevlana Halid Nakşibendi, tekkelere yaptığı ziyaretlerden birinde Barzan Tekkesi’ne uğrar ve Şeyh 1’nci Abdulselam’ı halifesi olarak atar.  Barzan medresesi bir Halid-i Bağdadi Nakşibendi okuluna dönüşür. Ve birlikte, daha sonra Mevlana Halid’in halifelerinden biri olacak Seyyid Taha’yı ziyaret ederler’.

Köklerinde üç isim görülüyor; Şeyh Halid, Barzani ve Taha.  Kilit isim yine Seyit Taha.

Mevlana dediği Şeyh Halid zaten bu tarikatın kurucusu olan Süleymaniyeli Şeyh Halid, Usta’nın deyişiyle bu üç katlı çetenin elebaşı elebaşı Gülen’in ‘Salıver Allah’ım’ diye başlayan cemaatçi polislerin tahliye duasında adı ‘Mevlana Halidi Bağdadi’ olarak geçiyor.

Irak kuzeyindeki halifesi Abdusselam Barzani,  Güneydoğu Anadolu halifesi Seyit Taha.

Molla Mustafa’nın dedesi Şeyh 1’nci Abdusselam ilginç bir kişiliğe sahip, üstelik Müslüman alemi için oldukça şaşırtıcı. 

Burada ona ‘birinci’ diyoruz çünkü sonradan karşımıza ikincisi de çıkacak.  Abdusselam, Barzan Cemaati’nin ilk mehdisi unvanı taşıyor.  Barzanilerin mehdi hatta peygamber  olduğu tezini Türkiye’de ilk duyuran tarihçi  Ahmet Uçar. 

Uçar, 2002’de, Tarih ve Düşünce Dergisi’nde bunu yazdı. Bakınız ilk mehdi Barzan’da nasıl ortaya çıkmış;

 ‘Seyyid Taha’nın kardeşi Şeyh Saleh’den hilafet alan 1’nci Abdüsselam, şeyhinin ölümü üzerine kendisini şeyh ilan etti. Buna kızan Seyyid Taha’nın oğlu ve yeni şeyhi Ubeydullah, ‘Abdüsselâm ve müritlerinin delirdiklerini, şeytanın kurbanları olduğunu’ ileri sürerek, ona savaş açtı. Şeyhlerinin yenilmesine rağmen Abdüsselam’ın müritleri onu mehdi ilan ettiler.’

Barzaniler için mehdilik vakası ise bu kadarla kalmıyor.

Abdusselam’dan sonra medresenin başına oğlu Şeyh Muhammed geçiyor. Muhammed, Molla Mustafa’nın babası, Mesud’a göre, bölgede tanınmış bir din alimi.

Bakınız ne diyor bu alim için;

‘Şeyh Muhammed de zühd ve takvasıyla ünlüydü. Vakar ve erdemliliğiyle dillere destandı. Eğitimini babasından aldı. Onun zamanında Barzan Tekkesi komşu aşiretlerin mazlumların sığınağı oldu.’

Ama bu doğru değildi.

Tarihçi Ahmet Uçar’ın araştırmalarına göre, Şeyh Muhammed Barzanilerin ikinci mehdisiydi. Uçar, bu ‘İkinci Barzan Mehdisi’ tezini Rus Kürdoloğ Bazil Nikin’e dayandırıyor. 

Nikin’e göre, kaba yöntemlerle kendi nüfuzunu sürdüren Şeyh Muhammed, Şeyh Ubeydullah’ın  1880’deki  isyan nedeniyle Hicaz’a sürülmesinden sonra bölgedeki nüfuzunu arttırmış, Osmanlı’ya cihad ilan etmiş ve  civardaki aşiret liderlerine birer birer boyun eğdirmişti.

Süreç şöyle işlemiş;

‘Bundan sonra o da babası 1’nci Abdüsselam gibi mehdiliğini ilan etti. Mehdiliğini ilan etmekle kalmadı, Musul’a ve dolayısıyla Osmanlı’ya’cihad-ı mukaddes’(!) ilân etti.

Kabul etmeyenleri acı bir son, feci ölümler bekliyordu. Zibar aşireti liderlerinden Molla Perisey’in başına gelenler korkunç ve tüyler ürpertici idi. Molla parça-parça edilerek öldürülmüş, bu parçalar oyulmuş yaşlı bir ceviz ağacının gövdesine konarak yakılmıştı.

Barzanilere bağlı Becil Şeyhi Nehrili Şeyh Muhammed Sıddık’a yazdığı bir mektupta, ‘Burada adlarını bile ağza almak istemediğim bu rezil aşiretin ve bu kötü ruhlu ailenin bana ettikleri namussuzca işler, onur kırıcı işler de var ayrıca. Burada senin tarafsız kararını istiyorum. Bilirsin ki onlar Kur’an-ı Kerim’e bile acımamış ve onun sayfalarını çöpe atmışlardır. Benim mescidimi kirletmişlerdir’ diyordu.’

Hatırlayalım, Barzani hakkında çok ağır konuşulan bu dedesi için ne demişti:

‘Şeyh Muhammed de zühd ve takvasıyla ünlüydü. Vakar ve erdemililiğiyle dillere destandı. Eğitimini babasından aldı. Onun zamanında Barzan Tekkesi komşu aşiretleren mazlumların sığınağı oldu.’

Bu cümlenin devamı da şöyleydi;

“Bu durum, şikȃyetlere yol açtı. Osmanlı Hükümeti Şeyh Muhammed’i Türkiye Kürdistanı’nda Bitlis kentine sürgün etti. Şeyh burada bir sene kadar hapis yattı. Barzan’a geri döndüğünde fazla yaşamadı ve 1903’te vefat etti. Şeyh Muhammed geride ‘Şeyh Abdulselam, Şeyh Ahmed, Muhammed, Sıddık Babo ve Mustafa’ adında beş oğul bıraktı”.

İşte bu beş oğuldan biri Molla Mustafa.

Ama o küçüktü, abileri vardı ve Barzan tekkesinin başına en büyük abisi Şeyh 2’nci Abdusselam geçti. Barzanilerin ilk siyasi Kürtçüsüydü. İngilizlerin Kürdistan Yöneticisi Şeyh Mahmud Berzenci ve 1925 Diyarbakır isyancısı Seyit Abdulkadir ile ilişkileri vardı.

Osmanlı’ya isyan eden de bu Barzani oldu.

Şeyh’in isyan süreci ilk büyük harbin hemen öncesiydi. Hoy’da bir Rus generali ile bir araya gelmiş ve Osmanlı Devleti’nin nasıl parçalanacağı, Musul ve Van’da Kürtlerin Ermenilerle birlikte nasıl ayaklandırılacağı konularında planlar yapılmıştı. Yani perde arkasında Ruslar ve İngilizler vardı. 

Mesud Barzani kitabında ‘Osmanlı egemenliğinden kurtulmak için mücadele veren Kürtleri destekleme vaadinde bulunan Rus Çarı’nın temsilcileriyle görüştüğünü’  söyleyerek zaten bunu itiraf ediyor.

Nihayetinde isyancı Şeyh Abdusselam takip sonucu yakalandı, Musul’a nakledildi, yargılandı ve 11 Aralık 1914’te infaz edildi.  Barzani bu infaz için şöyle diyor;

‘Şeyh 2’nci Abdusselam’ın şehit edilmesiyle Kürtler büyük bir önderlerini kaybettiler. Eğer şeyh, Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar yaşasaydı, Kürtlerin bugünkünden farklı bir durumda olacakları kuşkusuzdur.’ 

Şimdi dönelim başa, Usta Molla için ‘Allah’a dine İslam dininin önderine inanmış Müslüman milletin de nasıl ki doğruluk dürüstlük varsa bütün bu özellikleri taşıyor’ demişti.

Ama gel gör ki dedeleri böyle, abileri böyle, babaları böyle…

Bir dedesi sözde Mehdi, babası Muhammed sözde ikinci Mehdi, abisi isyancı, bir abisi de Şeyh Ahmed sahte peygamber olunca,  nasıl olmuştu da bu tencerede pişmiş  ‘Molla Mustafa’ Müslüman aleminin tüm iyi özelliklerini taşıyan bir alim olmuştu?

Yoksa işin içinde başka iş mi vardı?..

Erdal Sarızeybek

Araştırmacı Yazar

Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak

Başa dön tuşu