İlk Filistin Toprağı.. ‘Nasıl Satıldı’

Hebron mu El Halil mi
Çoğumuz Yahudileri 1948’de İsrail kuruluncaya değin, topraksız ve vatansız bir millet olarak hatırlarız ama bu doğru değildir. Tıpkı İsrailoğulları’nın Mısır esaretinde fakir, ama gerçekte zengin oldukları konusunda yanılmamız gibi.
Çünkü ve belki de Tevrat’a göre yeryüzünde parayla alınmış ilk toprak sahibi olan İsrailoğulları’dır.
Bu toprak sahipliği antik levhalarda değil, MÖ. 4000’li yıllarda yaşandığı ileri sürülen ve bu yaşamı kutsala geçmiş Tevrat’ta açıklanmaktadır. Bu bir sözlü bir satış anlaşmasıdır ve tanıkları vardır.
Satın alınan toprağın adı Macpelah’tır, Türkçesi ile ‘Atababalar Mağarası’’dır, Hebron’dadır.
Hebron, Yahudi tarihçiler için önemlidir ve bu önem yazdıkları kitaplara şöyle yansımıştır:
“Hebron, eski Kudüs’ün yaklaşık 30 kilometre güneyinde, Filistin ya da Juda dağlarının 4.500 metre yüksekliğinde yer alan antik bir kentin adıdır. Orada, Machpelah mağarasında başta Abraham olmak üzere peygamberlerin/patriklerin mezarları bulunmaktadır. Eski geleneğe göre değerli antik kabirlerden birinde, Yahudi dininin kurucusu ve Yahudi ırkının atası olan Abraham yatmaktadır. Yanındaki mezar eşi Sara’ya aittir.
Binanın içinde, oğlu İsaac ile eşi Rebecca’nın ikiz mezarları da yer almaktadır. İç avlunun karşı tarafında, Abraham’ın torunu Jacop ve eşi Seah’ın ikiz mezarları ile binanın tam dışında, oğulları Yasef’in mezarları bulunmaktadır.
Tarihçilere göre Yahudilerin 4000 yıllık tarihi, belki de zaman ve mekan olarak bu yörede başlamıştır.
“ Hebron’un kutsallığı sadece patrik mezarlarının orada bulunmuş olmasından değil, aynı zamanda Yahudi tarihinin bazı ünlü Kral/peygamberlerinin de yaşamını burada geçirmiş olmasından kaynaklanmaktadır. Yahuda Kralı David’in Hebron’a gidişi bir Tanrı buyruğudur ve yedi yıl orada Krallık yapmıştır. Kral David’in altı çocuğu Hebron’da doğmuştur; Amnon, Kilav, Avşalom, Adoniya, Şefatya ve Yitream”[1].
Hebron tüm bu özellikleri yanında, Sina çölünden çıkan İsrailoğullarının vaat edilmiş topraklar da araştırma yapmak ve bölgede yaşayan halklar hakkında bilgi edinmek(casusluk) için Filistin/Kenan topraklarında ilk uğradıkları yerdir”.
Yahudi tarihi üzerine araştırma yapan uzmanlar bu kente ayrı bir önem vermektedir, Kudüs’ün ötesinde bir önem, şöyle ki:
Hebron; 4000 yıllık Yahudi tarihinin çıkış noktası, muhteşem ve saygın bir güzelliğe sahiptir. Çoğunlukla eski toprakların huzurlu ve sessiz atmosferini telkin etmekle birlikte, taşları bitmek bilmeyen dini ve siyasi kavgaların sessiz tanıklarıdır. Yıllar boyunca sırasıyla İbrani türbesi, sinagog, Bizans kilisesi, cami, haçlı kilisesi ve sonra tekrar cami olarak değişime uğramıştır. Büyük Herod bu yapıyı, hala ayakta kalan 12 metre yüksekliğinde, bazıları yedi metre uzunluğunda, yekpare, yontulmuş taştan muhteşem bir duvarla çevrelemiştir. Saladin/Selahattin Eyyubi türbeyi bir minberle süslemiştir.
Hebron, aynı zamanda, Yahudilerin uzun ve trajik tarihleri boyunca, tarihselliklerine karşı eşsiz bir azimle nasıl direndiklerinin bir göstergesidir. Yahuda krallığının ilk başkenti Hebron’dur, sonradan Kudüs’e taşınmıştır. Kral David önce Yudah/Yahuda Kralı olarak burada taç giymiş ve sonra da bütün İsrail’in Kralı olmuştur[2].
Önemli tarihçilerden biri olan Paul Johnson’un Yahudi Tarihi adlı kitabında şu ifadeler yer alıyor;
“…Hebron Yahudilerin resmen sahip oldukları ilk topraktır. Yaratılış Kitabı’nın (Book of Genesis)[3] 23. bölümünde İbrahim’in ölen eşi Sarah için, daha sonra da kendisinin gömülmesi için Machpelah Mağarasını nasıl satın aldığı anlatılmaktadır. Bu bölüm, aynı zamanda İncil’de geçer ve bütün bölümlerin en önemlilerinden biridir.
Yahudi geleneklerinin en eski ve sadakatle sürdürdükleri geleneklerinden birini kapsar. Belki de İncil’de anlatılan olayların içinde tek gerçek olanıdır. Zira tanıkları vardır ve otantik ayrıntıları ile sözlü olarak da teyit edilmiştir. Yahudi tarihindeki bu ilk gerçek olay, bu ırka özgü endişeleri ve belirsizlikleri açıkça ortaya koymaktadır[4]…”
Tevrat’ın kutsalları gözüyle ve inanışıyla Hebron işte budur; sözlü anlaşma ile alınmış ilk Yahudi kutsal toprağı.
Yahudi tarihine gerçek olay olarak geçen ve kutsal kitap Tanah’ta anlatılan ‘toprak satışı’ şu ayetlerle anlatılmaktadır:
“…Sara yüz yirmi yedi yıl yaşadı. Ömrü bu kadardı. Kenan ülkesinde, bugün Hevron/Hebron denilen Kiryat-Arba’da öldü. İbrahim yas tutmak, ağlamak için Sara’nın cenazesinin başına gitti ve sonra karısının başından kalkıp Hititler’e seslendi:
- Ben aranızda konuk ve yabancıyım. Bana mezar yapabileceğim bir toprak satın. Ölümü kaldırıp gömeyim.
Hititler cevap verdi:
- Efendim, bizi dinle. Sen aramızda güçlü bir beysin. Ölünü mezarlarımızın en iyisine göm. Ölünü gömmen için kimse senden mezarını esirgemez.
İbrahim, ülke halkı olan Hititler’in önünde bir kez daha eğilerek, sözlerine devam etti:
- Eğer ölümü gömmemi istiyorsanız, benim için Sohar oğlu Efron’a ricada bulunun. Tarlasının dibindeki Makpela Mağarası’nı bana satsın. Fiyatı neyse huzurunuzda eksiksiz ödeyip orayı mezarlık yapacağım.
Tarlanın sahibi Hititli Efron halkının arasında oturmaktaydı, Abraham’ın sözlerini duydu ve kent kapısında toplanan herkesin duyacağı biçimde, karşılık verdi:
- Hayır, efendim. Beni dinle, mağarayla birlikte tarlayı da sana veriyorum. Halkımın huzurunda onu sana veriyorum. Ölünü göm.
Efron, Hititler’in önünde sözünü ettiği dört yüz şekel gümüşü tüccarların ağırlık ölçülerine göre tarttı ve satışı yaptı.
Böylece Mamre yakınında Makpela’daki tarlası, çevresindeki bütün ağaçlarla ve içindeki mağarayla birlikte İbrahim’in mülkü kabul edildi. İbrahim karısı Sara ölünce, onu Makpela Tarlası’ndaki mağaraya gömdü[5].
İbrahim sahip olduğu her şeyi oğlu İshak’a bıraktı. Yüz yetmiş beş yıl yaşadı, ömrü bu kadardı, kocadı, yaşama doymuş ve iyice yaşlanmış olarak son soluğunu verdi, atalarına kavuştu. Oğulları İshak’la İsmail, onu Hititli Sohar oğlu Efron’un tarlasında Mamre’ye yakın Makpela Mağarası’na gömdüler[6].”
Bu açıklamalar kutsal kitap Tanah ile şöyle teyit edilmektedir:
“Yakup’un on iki oğlu vardı. Eşi Lea’dan oğulları: Ruben, Şimon, Levi, Yahuda, İssakar, Zevulun. Eşi Rahel’den oğulları: Yasef[7], Benyamin. Rahel’in cariyesi Bilha’dan doğan oğulları: Dan, Naftali. Lea’nın cariyesi Zilpa’dan olan oğulları ise Gad ve Aşer’dir. Yakup İshak ile İbrahim’in de yabancı olarak kalmış olduğu, bugün Hevron denen Kiryat-Arba yakınlarındaki Mamre’ye, babası İshak’ın yanına gitti. İshak yüz seksen yıl yaşadı. Kocamış, yaşama doymuş olarak son soluğunu verdi. Ölüp halkına kavuştu. Oğulları Esav’la Yakup onu gömdüler[8].”
Aradan yüzyıllar geçti…
İsrailoğulları’nın Mısır’dan çıkışı sonrası, Tanrı’nın vaat ettiği coğrafyada ilk paylaşılan toprak Hebron oldu. İsrailoğulları içinde Kalev’in payına düştü. Toprak paylaşımı, Kahin Elazar, Nun oğlu Yeşu ve oymak başları tarafından yapıldı.
Kalev Yeşu’ya seslendi ve Hebron’u pay olarak istedi:
- …Musa o gün bana, ‘Tümüyle Tanrım RAB’bin yolundan gittiğin için ayak bastığın topraklar sonsuza dek sana ve oğullarına mülk olacak’ diye ant içti. Tanrı sözünü tuttu ve beni yaşattı. İsrailliler çölden geçerken Tanrı’nın Musa’ya bu sözleri söylediği günden bu yana kırk beş yıl geçti. Şimdi seksen beş yaşındayım. Bugün de Musa’nın beni gönderdiği günkü kadar güçlüyüm. O günkü gibi hâlâ savaşa gidip gelecek güçteyim. Tanrı’nın o gün söz verdiği gibi, bu dağlık bölgeyi(Hebron) şimdi bana ver…”
Yeşu Kalev’i kutsadı ve Hebron ona mülk olarak verdi…[9]
Şimdi..
Eğer ki bugün Yahudi Kalev’in yaşayan torunları var ise ve bu torunlar Tanah’ı biliyorsa, çıkıp da ortaya ‘burası bizimdir’ diyebilir ve Tanah’ı da belge olarak gösterebilir. Belki de İsrail bu gerekçelerle Hebron/El Halil’i işgal etmiştir.
Ama günümüz evrensel hukukunda Tanah’ın kutsal ayetleri toprak mülkiyeti için belge olarak henüz kabul görmediği için, ne Kalev ne de İsrailoğulları ortaya çıkıp da ‘bu topraklar bizim’’ diyebilir, her ne kadar İsrail bu kenti ‘ulusal miras’ listesine almış olsa bile…
Hebron bu tespitimizin Yahudilerce kutsal olan bir örneğidir.
Kutsallıktan yola çıkan İsrail Hebron/El Halil’i işgal etmekle kalmamış, ‘ulusal miras’ ilan ederek bu işgali gelecek kuşaklarına da taşımıştır. Ancak bu kent Müslümanların da kutsal kentidir.
Peki, bu kutsallık nasıl paylaşılacaktır?
Bugün, Filistin’in zayıflığından ve Arap ülkelerinin parçalanmışlığından yararlanarak bu kutsal kenti işgal eden İsrail, yarın başka bir kutsalı için de aynı yola başvuracak mıdır?
Böylesi bir işgal, yakın gelecekte bir İsrail-Filistin ama uzak gelecekte bir Müslüman-Yahudi çatışmasına dönüşecek midir?
Başlangıçtaki sorumuz şuydu: İnançların kutsalları inananlar arasında kutsal bir savaşa yol açabilir mi?
Nasıl ki bu sorumuz açık ise, bu konuda cevabımız da açıktır:
Bu konuda gerçeğe ulaşmanın tek yolu vardır; Yahudi tarihini ve kutsallarını bilmek, bu kutsalların Yahudiler nazarındaki önemini bilmek ve bu bilgileri günümüz siyaseti ve olayları ile yana yana getirerek bir sonuca ulaşmak, sorunun en kısa cevabı budur.
Bu açıdan bakıldığında, biz Türkler’in İsrailoğulları’na, tarihine, coğrafyasına, inançları ve kutsallarına karşı kayıtsız kalmamız düşünülebilir mi, asla!
Çünkü İsrail’in bu kutsal değerler üzerinden yürüteceği bir siyaset önce yayılma stratejisine, ardından da kutsal savaşlara dönüşebilecektir ki Türkiye’nin bunun dışında kalabilmesi mümkün değildir. Nil-Fırat ekseni Türkiye’yi doğrudan kesmektedir.
Hebron bu açıdan yalın bir örnektir; kutsal inançların güç kullanımına dönüştüğünü gösteren sade, açık ve yalın bir örnek.
Kaldı ki Tanah/Tevrat’ta yer alan her isim, her mevki, yer ve coğrafya Yahudiler için kutsal olduğuna göre, bize düşen kutsalların kutsal coğrafyasında yaşadığımızı unutmamak, İsrail’e düşen kendi kutsallarına ne kadar saygı gösteriyorsa en az o kadar da Müslüman aleminin kutsallarına saygı göstermek olmalıdır.
Hebron sadece ve sadece bir örnektir…
Bu ibret olası örneği günümüze taşır isek.. Türkiye vatan topraklarını parayla satar iken Hebron’u hatırlamalı, bugün satılan toprakların gelecek nesiller açısından nasıl bir tedhit ve tehlike oluşturabileceği hiç akıldan çıkarılmamalıdır.
Erdal Sarızeybek
Araştırmacı Yazar
İsrael/ Nil’den Fırat’a Devlet Oyunları/2013
[1] Tanah/Eski Ahit, 2. Samuel, Bölüm 3: 1-5.
[2] Tanah/Eski Ahit, 2. Samuel Bölüm 5: 1-3.
[3] Tanah/Eski Ahit, Tekvin, Bölüm 23.
[4] Yahudi Tarihi, Paul Johnson, s. 14.
[5] Tevrat, Tekvin, Bölüm 23:3-20.
[6] Abraham: Hazreti İbrahim.
[7] Yasef: Hazreti Yusuf.
[8] Tevrat, Tekvin, Bölüm 35: 23- 29.
[9] Tanah/Eski Ahit, Yeşu Bölüm 14: 6-13.