Düğüm Noktası.. ‘Bir FENİKE Analizi’

Yıl 2009.. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında muhalefetin “BOP eşbaşkanı eleştirilerine de yanıt verdi.
Erdoğan, Büyük Orta Doğu Projesi’nin (BOP) amaçları ve bu amaçlar içinde Türkiye’nin üstlendiği görevin belli olduğunu belirterek, BOP’un Ortadoğu barışına yönelik kurulduğunu, bunun yanında bölgenin ekonomik kalkınmasına, özgürlüğüne, kadın haklarına yönelik kurulmuş, eğitim özgürlüğünü daha ileri safhalara taşımak için atılmış bir adım olduğunu savundu.
Erdoğan “Bunun bizi bağlayıcı yanı yok. Tayyip Erdoğan’ın attığı bir imza yoktur. Bu sadece insani olarak bizim üstlendiğimiz görevdir. Kusura bakmasınlar ne ana muhalefet ne yavru muhalefet ne yanındakiler, bizim şu anda Ortadoğu’da duyduğumuz hassasiyeti, bugüne kadar duymadıkları gibi bundan sonra da duyamazlar.” Dedi.
Şimdi eskilere gidelim..
ABD, ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nde geçen Kürdistan için şöyle diyor; ‘Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanan bağımsız bir Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olacaktır’ . Yani dört parçalı Kürdistan…
Devamı da şöyle geliyor; ‘Bölgede yapılacak adil bir düzenleme Irak’taki üç Sünni ağırlıklı bölgeyi budanmış bir devlet haline getirecektir ve bu bölgeler zaman içerisinde Akdeniz’e yönelmiş bir Büyük Lübnan’a kıyılarını kaybetmiş olan Suriye ile birleşmeye karar verebilir ki bu durumda Fenike yeniden doğmuş olur’.
İlk bakışta göze çarpmıyor olsa da Amerikalı Kürdistan’ın şifresi, özenle kurulduğu anlaşılan bu cümlenin satır arasında geçiyor; Fenike. Bu cümleyi biraz açalım…
BOP kısa adıyla ifade edilen planda önce Irak’ın parçalanıp üç ayrılacağı ve kopan parçalardan birinin Akdeniz kıyılarına ulaşacağı öngörülüyor. Bu parçalardan birinin Lübnan’ın kıyı şeridi üzerinden Suriye istikametinde genişleyeceği ve nihayetinde tüm bu parçaların bir araya getirilerek Fenike’nin yeniden doğacağına işaret ediliyor. Hiç şüphe yok ki bu parça, Irak kuzeyi yani Erdoğan’ın ifadesiyle ‘Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim’ olmalı…
Bunu anlayabiliyoruz ancak durup dururken ‘Fenike’ demenin anlamı neydi ve bu ‘yeniden doğuş’la neyin mesajı verilmek isteniyordu kısacası bu Amerikalı ne demek istiyordu?..
Bu Amerikalının ‘Fenike’ dediği yer Tevrat’ta geçen ‘Kenan’ diyarıdır, bugün bildiğimiz Filistin ülkesi. Tevrat’a göre Milat’tan önce günümüzden yaklaşık dört bin yıl öncesinde, ünlü Hitit uygarlığının Anadolu’da hüküm sürdüğü yıllarda, İsrail’in Tanrısı günlerden bir gün Hz. İbrahim’e gökyüzünden şöyle seslenir:
‘İbrahim. Mısır Irmağı’ndan büyük Fırat Irmağı’na kadar uzanan bu toprakları –Ken, Keniz, Kadmon, Hitit, Periz, Refa, Amor, Kenan, Girgaş ve Yevus topraklarını– senin soyuna vereceğim.’
İşin aslında sınırları çizilen bu yer sadece İsrailoğullarına değil, tüm insan aleminin istifadesine sunulmuş ‘Bereketli Topraklar’dır. Ancak Yahudiler böyle görmüyor, bize ‘Tanrı vaat etti’ diyerek bu yeri ‘Vaat Edilmiş Topraklar’ olarak kabul ediyor. Burası aynı zamanda İsrailoğullarının dünya tarihine çıkış noktası ve Mısır’da geçen 210 yıllık esaretten sonra Sina Çölünü geçip ilk yerleştiği topraklar, Kenan…
Zamanla güçlendiler, Davut ve Süleyman öncülüğünde Büyük İsrail Krallığını kurdular, sonra Roma işgaline uğrayınca, dağıldılar, dünyanın dört yanına göç ettiler. Ve ikinci büyük harp sonrası İsrail adıyla yeniden bu topraklara geri döndüler .
İşte bu Amerikalı, Kürdistan’ın sınırlarını tanımlamak için kullandığı Fenike koduyla İsrailoğullarının milattan önceki coğrafyasını işaret ediyor. Şimdi görebiliyor muyuz ‘Yahudi Kürdistan’ ifadesinin ne anlama geldiğini…
Peki bu plan nasıl işletilecek?..
Büyük İsrail’in yeniden doğuşu için Suriye ve Irak’ın parçalanması, Lübnan üzerinden Akdeniz kıyılarının ele geçirilmesi ve Barzani’nin Akdeniz’e uzanması gerekiyor. Nihayetinde tüm parçalar birleşmesiyle Tevrat’ta geçen Fenike yeniden doğmuş oluyor, plan bu, proje bu hala da bu…
Hani Suriye’de PKK terör örgünün hedefleri sayılırken ‘Kürt Koridoru’ diye medyanın isimlendirdiği bir proje vardı ya, işte o da bu; ‘Bir ucu Akdeniz’de, bir ucu İran’da, diğer ucu Ermenistan’a dayanmış küresel siyasi bir proje. Dolayısıyla, Erdoğan’ın ‘İsrail destekli Kürdistan’ dediği yapının başta bir İsrail projesi olduğu düşünülmüş olsa da bu büyük resme bakıldığında Sevr’e dayandığı için İngiliz, BOP’a dayandığı için bir ABD projesi olduğu ve bu projenin Tevrat’a dayandığı için ‘Kutsal’ olduğu da söylenebilir.
Bugüne gelirsek…
Rusların neredeyse kalıcı olarak Suriye’de yerleştiği düşünüldüğünde bu projenin artık Rus desteği olmadan işletilebilmesinin mümkün olamayacağı anlaşılabiliyor. Bu durumda tünelin bir ucu ABD-İsrail, bir ucu da Ruslar tarafından tutulmuş olduğu için Türkiye’nin bu üçlü arasında sıkışıp kaldığı da görülebiliyor.
Bu da bize Birinci Dünya Savaşını hatırlatıyor, bir uçta İngiliz diğer uçta Rusların Anadolu’yu işgalini hatırlatıyor, 1917 bolşevik ihtilali olmasaydı başımıza neler gelecekti, onu düşündürüyor…
Şimdi Rus uçağının düşürülmesiyle birlikte Rusya’nın Suriye’ye yerleşmesi ve bugün tartışılan Fırat’ın doğusu meselesi de büyük resme eklendiğinde, PKK terör örgütünün misyonunu Barzani’ye devrettiği, buna karşılık örgütün Suriye topraklarında silahlı ayak rolüne soyunmuş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu durumda Türkiye’ye karşı konumlanmış küresel projenin yine iki ayağı var yine biri silahlı biri siyasi ama artık sadece Irak kuzeyinde değil, şimdi hem Irak hem Suriye’de.
Bu bize neyi gösterir?..
Bu bize projenin ilerleme kaydettiğini, PKK terör örgütünün silahlı misyonunu artık Fırat’ın doğusunda yerine getireceğini, Barzani’nin siyasi misyonunu ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da HDP teşkilatları üzerinden yayılacağını gösterir. Bu noktada 74 askerimizin katili Osman Öcalan da siyasi bir misyon üstlenebilir,’ barış kardeşlik’ diyerek belki HDP yerine yeni bir parti dahi kurabilir ya mevcut teşkilatların başına geçebilir. Öyle ya onca suç duyurularına rağmen Osman Öcalan hakkında bir işlem yapılmayışın altında yatan neden bu olabilir mi, ne dersiniz?..
Türkiye’nin karşısına değişik zamanlarda farklı isimlerle çıkarılan bu siyasi projelerde hedef hiç değişmedi; Türkiye, İran, Irak ve Suriye’den birer parça toprak koparıp Kürt Devleti kurmak, böylece Türk milletinin Asya ile olan bağını kesip yalnızlaştırmak, aynı zamanda Ortadoğu’daki Müslüman ülkeleri parçalamak; kopan parçalarda projeye müttefik yönetimlerin iş başına getirilmesiyle dünyanın en zengin enerji kaynaklarının yönetimini ele geçirmek.
Bu noktada ‘projenin eşbaşkanı olmak’ ifadesinin artık ‘projeye müttefik yönetim’ olarak düşünülmesi gerekiyor. Tabii iş Anadolu’daki ile Asya’daki Türk dünyası arasındaki bağı kesmeye gelince doğal olarak Rusların da ilgi alanına giriyor.
Hepsi bu da değil, dahası var…
Bu sayılan ayaklara Barzani-PKK’yla birlikte Suriye ve Irak coğrafyasındaki Yezidiler, Nesturiler, 1915 Osmanlı tehciriyle giden Ermeniler, Süryaniler, Keldanilerin de eklenmesi gerekiyor çünkü hepsi aynı coğrafyada… Rusya şimdilik resim vermiyor gibi görülse de zamanı geldiğinde onun da bu aile fotoğrafında yer alacağından hiç kuşku yok.
Başta çerçeveli ama işi boş dediğimiz resim şimdi yavaş yavaş şekillenebiliyor. Fetö’nün siyasi ayağının, bu noktada ABD-İsrail planları içinde gizlenmiş olduğu ve hedef coğrafyada yaşayan etnik grupların da artık işin içine girdiği artık söylenebilir. Tabii bizim için asıl mesele ülkemizdeki siyasi ayağı bulabilmek…
Erdal Sarızeybek
Araştırmacı Yazar
Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak