Ajanslar Duyuruyor.. ”Torba Fiyatına Kimlik’
Ajanslar duyuruyor..
‘Meclis’e gelen torba yasa teklifine göre, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) elinde bulunan vatandaşlara ve şirketlere ait vergilere ilişkin tüm bilgiler kamu kurumları dışında üçüncü kişi ve şirketlere para karşılığında satılabilecek.
Satılacak bilgiler karşılığında kayıt başına en az 25 kuruş katılım payı alınması öngörülüyor. Başkalarına ait kişisel vergi bilgilerini parayla satın alanlar mükelleflerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüz edemeyecek’.
Yine ajanslar duyuruyor..
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, “Gönlümüz arz eder ki parlamentodan 400 oy olarak anayasa teklifi geçmiş olsun. Milletin anayasası olsun. Artık Türkiye’ye yeni anayasa yapmak yakışır. Hatta bir zorunluluktur. Muhalefet partilerine büyük görev düşüyor” demiş..
Şimdi..
Buradan yola çıkılarak yarınların ne getirip ne götüreceğini söyleyebilmek artık bir kehanet değil aksine ayağı yere sağlam basan bir aklın isabetli bir öngörüsü olarak kabul edilmelidir.
Yarın, kişisel verilerin satışı bir yana, ‘yeni anayasa’ tartışmaları daha da alevlenirse hiç şaşmamalı, süreç belli gidişat belli. Şimdiden söylüyorlar zaten, yargı reformu da geliyormuş, artık düşüncelerinden dolayı hiç kimse suçlanmayacakmış..
Bana sorarsanız bu bir tuzak!..
Anayasanın değişmez maddelerini tartışmaya açabilmek için bir tuzak!..
Yaşanılacakları görür gibi oluyorum…
‘Bu anayasa çok değişti, yamalı bohça gibi oldu, Yeni Türkiye’ye hiç yakışmıyor, daha çağdaş daha demokratik, herkesi kucaklayan, herkese hitap eden yeni bir anayasa yapılması şart oldu’, diyerek söze başlayacaklar…
Bu da az gelir deyip, ‘Kürt Sorununu kimse çözemedi, nihayet biz çözeceğiz’ ifadeleriyle anayasayı A’dan Z’ye tartışmaya açacaklar…
Hatta buna ‘Alevi sorunu da var, hazır yola koyulmuşken bunu da çözelim, diyecekler…
Ve başlayacaklar anayasanın önce başlangıç kısmında yer alan ve ‘Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O’nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda..’ diye başlayan değerlerimizi ekranlarda tartışmaya…
Tabii burada karşılarına ilk çıkacak olan ‘Türk ve Atatürk’ olacak.
Diyecekler ki ‘Türkiye’de sadece Türk yok, her zaman söyledikleri gibi ‘Ermeni var, Rum var, Yahudi var, Arap var, Kürt var, Çerkes var…
Biz öyle bir anayasa yapalım ki herkesi kucaklasın diyecekler, ‘Türk’ ulus devlet kimliğiyle Atatürk değerimizin anayasadan çıkarılması gerektiğini söyleyecekler…
Bunu bayrak tartışmaları ve ordu tartışmaları izleyecek, ‘Niye bayrağın adı Türk’, ‘Niye ordunun adı Türk’, demeye başlayacaklar. Zaten Aziz Pabuşçu dememiş miydi ‘AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk’ diye, işte bunu anayasal teminat altına almaya kalkışacaklar.
İlk akıllarına gelen isim ‘Türkiye, Türkiyeli, Türkiye Bayrağı, Türkiye Ordusu’ olacak ama…
Baştan beri izlediğimiz tarihsel sürece baktığınızda bu iş burada bitecek mi sanırsınız?..
Bunu ‘neden Türkiye’ tartışmaları izleyecek çünkü başında Türk var, işlerine o da gelmeyecek!..
Üstelik ‘Türkiye’ demek Türk’ün yeri demek tıpkı Kemaliye gibi, tıpkı Osmaniye gibi.
Bu durumda iş ‘Anadolu’ demeye kadar gider, ‘Anadolu Bayrağı, Anadolu Cumhuriyeti, Anadolu Ordusu’ gibi. Etnik kimler, din ve mezhepler üzerinden giden bu ayrıştırma sonunda işi ‘Anadolu Birleşik Devletleri’ demeye kadar götürür!.
Böyle giderse eğer bu işin sonu nereye varır, biliyor musunuz?..
Hatırlıyorsunuz değil mi,e-devlet sitesi üzerinden Anadolu’da yaşayan tüm insanlarımızın son yüz yıllık soy geçmişini dünyaya açtılar yani kim Türk kim değil, herkes biliyor artık, kim gerçek Kürt kim değil, onu da herkes biliyor şimdi.
Sadece bu değil, devamı var…
Yine tüm insanlarımızın özel verilerini bankalar, okullar, hastaneler, devletin tüm kurum ve kuruluşlarında veri girişiyle arşivlediler.
Baksanıza telefon açtığınızda bile ‘merhaba, hoş geldiniz’ denilerek adınızla sanınızla hitap ediliyor. Bunu yapan telefon şirketi, bir de bunu yapanın devletimizi yöneten güç olduğunu düşündüğünüzde gerisini görmek artık hayal gücünüze kalıyor. İşi daha da sağlama almak için özel hastaneler üzerinden parmak izlerimizi de aldılar, bunu da verilere eklediler.
Dahası da var…
Bir dönem zırhlı korumaya alınmış savcı Zekeriya Öz üzerinden kod Ergenekon soruşturmasıyla yarın devletimizi yönetmesi olası tüm üst düzey şahsiyetlerin ailelerinden yakın çevrelerine, mali durumlarından sağlık durumlarına kadar ne var ne yoksa hepsini kayda aldılar, bunları da o verilere eklediler.
Buna güvenlik stratejisinde ‘Biyografik istihbarat’ deniliyor, kişisel bazda veri toplamak, daha sonra bunu gerektiği yer ve zamanda bu şahsiyetlere karşı şu ya da bu şekilde kullanmak!..
Neden yaptılar bunu, neyin hazırlığı bu, bu veriler kime karşı kullanılacak?
Apaçık belli ki bu siyasi ayak böyle yol almayı sürdürürse eğer, ‘Türk’ olanların ister ’Ne mutluyum ki’ desin ister demesin, Türk olması yetiyor zaten, bu veriler bu siyasetin hedefinde olan herkes ve her şeye karşı kullanılabilir ve bu durumda bırakın bir lokma ekmeği Türk’ün nefes alması bile artık kolay olmayabilir.
Eğer sizlere bir ibret olacaksa, bana neler yaptıklarını anlatayım…
Bir Türk subayı olarak 30 yıl şerefle askeri üniformayı taşıdım. Yurt içinde ulusal güvenlik alanında akla gelebilen her seviyede öğrenim gördüm. Celal Bayar Üniversitesinde yüksek lisans yaptım. Paris’te askeri ataşelik gibi diplomatik görev ile Fransız güvenlik okulunda yüksek eğitim aldım.
Birinci hat hudut boylarında en kritik görevler tevdi edildi bana, iki yıl erken terfiye layık görüldüm, ama ne zaman ki kod Ayışığı kumpas soruşturması Jandarma üzerinden başlatıldı, ilk hedeflerden biri oldum. İster F Tipi ister kripto hücreler deyin, buna bağlı yargı eliyle 16 ayrı suçtan soruşturma geçirdim ve yargılandım.
Sonunda ’suçun yokmuş’ dediler ve beraat ettim ama emekliliğimi istemek durumunda bıraktılar beni.
2005 yılında çok sevdiğim Türk Ordusundan ayrıldığımda hakkımda açılmış ne bir dava ne de bir yargılama vardı.
İlk günlerde üniversite mezunu iki çocuğuma iş aradım ama bulmadım. Yetenek sınavını kazanmış olmasına karşın bir çocuğum işe giremedi, diğer evladım ise gurbete gidip çalışmak, geçinmek durumunda kaldı hala gurbette.
Tam bu mevcut koşullar altında kendi halimizde bir yaşam sürmeye başlamış iken, bu kez kod Ergenekon kumpas soruşturması başlatıldı.
Hiçbir suç ve günahım olmadığı halde yedi yıl Zekeriya Öz’ün kripto hücreleri eliyle, dört yıl da bugünkü siyasi iktidarın dizayn ettiği hukuk eliyle soruşturma geçirdim.
Sonunda yine ‘bir suçun yokmuş’ diyerek dosyayı kapattılar ama…
Bu ne demek biliyor musunuz; tam onbir yıl her gün kapınıza ne zaman dayanacaklar endişesiyle yaşamak demek!.
Peki neden yaptılar tüm bunları?..
Bütün suçumuz, varlığımızı yok sayan bu zihniyete karşı ‘Ne Mutlu Türk’üm diyerek vatanımızı sevmek, sahip çıkmak, milletimizi sevmek ve bir ferdi olmaktan gurur duymak, devletimizin Cumhuriyet değerlerini savunmak, hepsi bu.
Zaten mecbur kalıp ‘suçun yokmuş’ diyerek hakkımda dosyaları kapatmalarının nedeni de bu! Bulamadılar, yedi ceddimizi araştırdılar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da görev yapmış olduğumuz her bir yeri araştırdılar, memlekette ne kadar banka varsa araştırdılar, telefonlarımızı dinlediler, elektronik postalarımızı izlediler ama bulamadılar.
Bu yürek ve bedende vatan ve millet aşkından, Cumhuriyete sadakat ve bağlılıktan başka hiçbir şey bulmadılar.
Daha ne diyeyim, bize yapılanların ibret olması ve hepimizi bekleyen tehdit ve tehlikeleri görebilmeniz için daha diyeyim, bilemiyorum.
Allah aşkına bu gözlerimize indirilen perde ne sinsidir ne kalleştir ki göz görmüyor, kulak duymuyor, akıl yarını göremiyor!..
Daha dün Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş,’30 Ağustos, halkın genelini ilgilendiren bir bayram değildir’ demedi mi?
Bu ne demek?
Bu Cumhuriyeti kuran Türk Ordusu ve Türk Milletinin bu büyük zaferine karşı bu siyasi ayağın almış olduğu tavrı ve bu zihniyetin artık gizlenmeye gerek bile duymayan bir cüretle ortaya çıkışını gösteren bir işaret demek!
Peki kim bunlar?
Bunu laik-anti laik tartışmaları üzerinden Müslüman Türk toplumunun bir kesimine mal etmek mümkün değildir.
Bunu AKP’li olmak ya olmamakla da açıklayabilmek mümkün değildir.
Bu doğrudan doğruya ‘keşke Anadolu Yunan işgalinde kalsaydı’ ya da ‘keşke Yunan galip gelseydi’ diyen bir zihniyetin Türk Milleti ve devletine karşı açıktan tavır alışıdır.
Dedim ya bu bir kehanet değil, gidişattır, ayağı yere sağlam basan bir aklın isabetli öngörüsü, ‘Ne Mutlu Türk’üm’ diyerek çarpan bu yürekte oturmuş ağır bir endişenin sesidir.
Tabii işletilen bu küresel projede yine kilit ülke Türkiye.
Her bir kelimenin üstüne basa basa söylüyorum, her bir kelimenin altını çizerek söylüyorum.
Türkiye bu plan ve projelere destek vermez ise eğer ne Barzani ayakta durabilir ne de PKK’nın Suriye’deki özerk yapıları, hepsi yıkılır gider. Zaten ‘yeni anayasa yeni anayasa’ çığlıklarının atılıyor olması bu yüzden.
Çünkü Barzani Kürt devletini ilan etse dahi, Fırat’ın doğusundaki PKK terör örgütü ve türevleri bayrak çekip resmen yönetimi ele geçirse dahi Türkiye’nin desteği olmadan ayakta duramıyor.
Ermeni Taşnak çetesine verdiği destekle bu Barzani’nin Kürt kardeşlerimizin özkimliği üzerinden giderek bugünkü haline kavuşturduğu bu yapı da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki Kürt kardeşlerimizin desteği olmadan yaşayamıyor.
İşte bugün hepsini yeni anayasa üzerinden çözmeye çalışıyorlar.
Türk’ü Kürt’e, Kürt’ü Türk’e düşman edemiyorlar çünkü kardeşlerimizle tarih boyu aramızda tek bir savaş dahi olmamış!
Alın Malazgirt’ten ta Cumhuriyete, biz birlikte savaştık, birlikte öldük, birlikte yaşadık ve bu Cumhuriyeti birlikte kurduk! ‘Kürt Sorunu’ diye atılan çığlıklar beş yüz yıldır süregelen ve bugünkü siyasetle de desteklenen feodal yapının Cumhuriyet değerlerine düşürdüğü gölgeden başka bir şey değil!
Bakın işte bugün siyaset kime destek veriyor?
Tapuya.
Tapu kimde?
Feodal din ve aşiret ağalarının elinde yani toprağı işleyen köylüye bir destek yok, onlar bu siyasete göre maraba!
Bakın işte İsrail’in kuruluşluya birlikte atbaşı giden siyasete bir bakın, Cumhuriyet okulları kapatıldı, kapatıldı da yerine ne açıldı? Tarikatlar, tekkeler, cemaatler, dergahlar…
Açıldı da Kürt kardeşlerimiz bundan ne fayda gördüler?
Hepsi Halidi Nakşi müridi oldu çıktı, şeyhlerin peşinden körü körüne sürüklendi, isyanlara alet oldu ve bundan çok acı çekti çok!..
Peki bundan kim fayda sağladı?
Ağalar şeyhler şıhlar mollalar ve onları Türkiye’yi hedef almış küresel projede kullananlar, mesele bu kadar net ve açık!
Diyeceğim o ki Kürt kardeşlerimiz Barzani’ye destek vermez ise Barzani’nin devleti ayakta kalamaz, yıkılır. Bu nedenle yeni anayasa telaşı var, bölgede özerk yönetimler kurulursa eğer, Barzani onlar eliyle Anadolu’dan güç alacak ve zamanla güç sahasını genişletecek, güçlenecek, plan bu.
Sahne artık ortada, plan projeler ortada, oyuncular ortada, şimdi son perdeyi izlemenin zamanıdır…
Not: bu okuduklarınız 2019 yılında yazılmış, Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak adlı kitaptan alıntıdır.
Kitap:
Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak