Özel Haber

Ağlama Duvarı.. ‘Nedir’

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu Gazze Şeridi’ndeki insani krizin hafifletilmesi için çatışmaların durdurulması yönündeki çağrıları kabul etmiyor.

Öte yanda İsrail kuvvetleri Gazze’deki geniş tünel ağı içerisinde militanlarla çatışıyor ve kara birliklerinin abluka altındaki Gazze Şeridi’nin iç kesimlerinde, Filistinli gruplarla “şiddetli çatışmalara” girdiği bildiriliyor.

Son gelen haberler işte böyle..

İsrail ne istiyor diyorsanız, Filistin topraklarını istiyor.

Neden mi?

İsrail bir din devleti, devletin kuruluş bildirgesinde kutsal kitap Tanah/Tevrat’a bağlılık açıklanmış.

Devletin sembolü Menora/Yedi Kollu Şamdan, bayrağının sembolü Magen David yani Davut Yıldızı.

Yedi Kollu Şamdan İsrail’in kutsal topraklara giden yolunu aydınlatıyor, Davut Yıldızı gücü temsil ediyor yani David/Davut zamanındaki büyük İsrail Krallığını.

Yani?

Tevrat ayetlerine bağlılığını kuruluş bildirgesinde açıklamış olan bir devletin varlığını sürdürebilmesi için ayetlerde yer alan hedeflere ulaşması gerekiyor. Bu noktada Müslüman alemi Tevrat tahrif edilmiş diyor olsa da Hıristiyan ve Musevi alemi inanıyor.

Dolayısıyla bu noktada inançların tartışılması, bugün yaşanan savaşların durdurulması için artık bir anlam ifade etmiyor zaten Batı alemi de durdurmak yerine seyrediyor.

Bu meseleye toprak açısından bakılırsa bu bir İsrail-Filistin savaşıdır ve bu savaş bitmez çünkü kutsal topraklar paylaşılamıyor. Türkiye şimdiden uzun soluklu bir savaş karşısında alacağı politik tavrı ortaya koymalı ve bu tavır gücünü uluslararası hukuk norm ve değerlerinden almalıdır.

Eğer ki meseleye din açısından bakılırsa yani Yahudi-Müslüman çatışması olarak, bu çok tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Bir anda sadece Ortadoğu değil, tüm dünya kendini Hıristiyan Müslüman çatışması içerisinde bulabilir.

İşte tam da bu noktada Ağlama Duvarı olarak bilinen Kutsal Tapınak meselesine değinmek istiyorum.

Ağlama Duvarı’nın kökleri yine Tevrat’ta geçen ayetlere dayanıyor. Hatırlayınız Sina Dağı’nda Musa ve öldürmeyeceksin diyen On Emir’i. Ayetlerde yer alan bu süreçte İsrail’in Tanrısı Sina Dağı’nda kurulmuş olan Buluşma Çadırı’na iniyor. Ve İsrailoğulları ile bir anlaşma yapıyor.

Yine ayetlere göre Sina Dağı’ndan sonra İsrailoğulları Tanrı ile yaptığı anlaşmanın yazılı olduğu anlaşma sandığını, buluşma çadırını alıyor, çölü aşıp Filistin diyarına geliyor.

Bundan sonrası hep savaş..

Tanrı’nın yardımıyla Filistinliler öldürülüyor, toprakları İsrailoğullarının 12 kabilesi arasında paylaşılıyor.

Derken..

Bugünkü Lübnan ve Suriye topraklarına uzanan alanda İsrail Krallığı, Kudüs dolaylarında Yahuda Krallığı kuruluyor. David/Davut önce Yahuda Kralı ardında kuzeydeki İsrail’in Kralı oluyor, her ikisini birleştirmek suretiyle Büyük İsrail Krallığı böylece doğmuş oluyor.

Daha geçenlerde Meclis eski Başkanı Mustafa ŞENTOP’UN dile getirdiği büyük İsrail Planı işte Tevrat’ta geçen bu ayetlere dayanıyor; Nil’den Fırat’a Vaat Edilmiş Topraklar ve Davut zamanındaki büyük İsrail Krallığı..

Şimdi..

İsrail bu hedefe ulaşabilmek için Lübnan’la savaşır mı? Hayır.

Suriye ile savaşır mı? Hayır.

ABD desteği alıp Türkiye ile savaşır mı? Hayır.

Peki İsrail ne yapabilir?

İsrail’in 1982’de Dünya Siyonist Dergisi Kivunim’da yayımlanmış planı açık; Irak, Suriye, Lübnan, Mısır ve Libya kendi içinde parçalanmalı, İsrail yanlısı yönetimler iş başına getirilmeli.

Yani?

Bakınız Irak’a bakınız Suriye’ye..

Yani İsrail’in etrafındaki tüm ülkelerle savaş yapmak gibi bir planı yok. Savaş sadece Filistin için öngörülmüş, o da topyekün katliam değil aralıklı çatışmalarla Filistinlileri göçe zorlamak, sürgün etmek, vaat edilmiş topraklardan atıp Akdeniz kıyıları ve Kudüs’ün tek hakimi olmak.

ABD’nin büyük Ortadoğu Projesi yani BOP, İsrail planının projelendirilmiş halidir. Özal zamanı 91 Körfez savaşında Irak’ın işgaliyle başlayan bu süreç hala devam etmektedir.

ABD projesi açıktır;

Birinci Aşama: Savaş ya da işgalle yönetimleri ele geçirmek.

İkinci Aşama: İşgal ettiği ülkelerde kaynakları ele geçirmek.

Üçüncü Aşama: Hedef ülkelerde bir olan ulusları etnik ve mezhepsel temelde ayrıştırmak.

Son Aşama: Hedef ülkeleri anayasa üzerinden parçalayıp İsrail planı ve projeye uygun hala dönüştürmek.

Amaç; Ordaoğu’nun zangin kaynaklarını ele geçirmek, İsrail’in güvenliğini sağlamak ve hedef ülkelerin parçalanmasıyla İsrail’e müttefik devlet ya da federal yönetimler kurmak yoluyla İsrail’i bölgede küresel güç haline getirmek.

Bu noktada hedef ülkeler ikiye ayrılmış durumda; birincisi model ülkeler, ikinci laf dinlemez ülkeler.

Projeye karşı direnen ülkeler için savaş ve işgal; model ülkeler için projeyle uyumlu yönetimlerin desteklenerek savaşsız, işgalsiz, parçalanmasız hedeflere ulaşılması öngörülmüş.

Türkiye, Ortadoğu’da yaşananları değerlendirirken açıklanan bu hususları dikkate almalı, hiçbir hal ve koşulda İsrail ya da ABD ile bir savaş riskinin bulunmadığını düşünmeli ve bölgede ulusal çıkarları gözeten bir politika izlerken, içeride ABD ve İsrail’in, Türkiye’nin bağımsızlığına gölge düşürecek  olası müdahalelerine karşı hazırlıklı olmalıdır.

Şimdi gelelim Tapınak meselesine..

Tevrat ayetlerinde ilk tapınağın(Bet Amikdaş) büyük İsrail Kralı David/Davut zamanında inşa edildiğini anlatıyor. Bu tapınağın Babil işgalinde yıkıldığı vurgulanıyor.

Perslerin desteğinde Babil sürgününden dönen Yahudilerin ikinci tapınağı yeniden inşa ettiğini ancak bunun da Romalılar tarafından yakılıp yıkıldığına dair bilgiler ayetlerde yer alıyor.

İşte bugün Ağlama Duvarı olarak bilinen İsrail kutsalı yer, tapınağın bulunduğu yerdir. Ve Yahudiler üçüncü kez tapınağı inşa etmek istiyor çünkü Tanrı’nın yeryüzüne Sion Tepesinde bu tapınağa ineceğine inanılıyor.

Ancak Ağlama Duvarı, Müslüman aleminin kutsalı Mescidi Aksa’nın güney duvarında yer alıyor. Dolayıyla olası bir inşaat Mescidi Aksa’nın yıkılmasına yol açabilir. Bu ağır teknik riskin Müslüman Yahudi çatışmasına dönüşme tehdidi şu an için İsrail’i engelliyor ama bundan sonra ne olur şimdilik bilinmiyor.

Sonuç olarak İsrail Filistin savaşı bir kutsal toprakların paylaşım savaşıdır. Bu savaşın an itibariyle bir din savaşına dönüşme riski yoktur.

Bu çerçevede Türkiye ile savaş riski hiç yoktur. Medyada kopan gürültüler, İsrail üzerinden bir iç politik rant devşirme çabaları olarak düşünebilir.

Türkiye açısından asıl mesele, bölgede ulusal çıkarları gözeten bir politika izlerken, içeride ABD ve İsrail’in, Türkiye’nin bağımsızlığına gölge düşürecek olası müdahalelerine karşı hazırlıklı olmak meselesidir.

Bu pencereden bakıldığında, Memlekette ekonomik kriz ve hayat pahalılığı yüzünden emekli işçi memur kıvranırken, yeni anayasa tartışmalarını başlatmak hiç akla yatkın gelmiyor.

Kitap: İsrael/Nil’den Fırat’a Devlet Oyunları

Başa dön tuşu