6. Gün.. Fehmi Koru Anlatıyor.. ‘Neden Gittim’

Hatırlayınız, Usta apar topar Fehmi Koru’yu arabulucu olarak Fetullah Gülen’e göndermiş, bir uzlaşma arayışına girişmişti.
Fehmi Koru o geceyi anlatıyor;
‘17 Aralık olayının hemen ertesi günü, 18 Aralık akşamı Cumhurbaşkanı Gül ile görüştüm. Görüşmenin sebebi de bir gün önce meydana gelen savcılar, polisler, birileri bir şeyler yapıyorlar. Tüm kamuoyu onu konuşur hale gelmiş. Onun bu konuda görüşlerini almak niyetindeydim, cemaatle gerçekten ilişkili bir olay mı, öğrenmek istedim. O da bunu bana sordu. ‘Gerçek olabilir mi bu, Devletin savcıları ve polislerini de kullanarak böyle bir şeyi yapar mı’ diye… Benim o anda aklıma geldi, bir şekilde ben gideyim, Gülen’le görüşeyim. Bunu da direkt olarak sorayım. Cumhurbaşkanı Gül. ‘İyi olur’ dedi bana. Ertesi sabah Tayyip Bey’in Kısıklı’daki konutuna çok erken saatte gittim. Onda da aynı şekilde, aynı istek, aynı arzu olduğu ortaya çıktı. Başbakan Erdoğan ‘Bir gidin, görün, konuşun ve hemen gidin’ dedi. Gerçekten orası bunun arkasında mı? Onu bilmek istiyorlardı.’
Burada sözü geçen Abdullah Gül Cumhurbaşkanı, Tayyip Bey de Başbakan’dır yani devletin zirvesi. Fehmi Koru ile aralarında geçen bu konuşmaya göre, önceden dediğim gibi her ikisinin de 17/25 operasyonundan haberi olmamış. Ve Koru ertesi gün ABD’ye gidiyor, Fetullah Gülen’le görüşüyor, ona ‘bu operasyonu sen mi yaptın’ diye soruyor, aldığı cevap şu;
‘Bizim bu işlerle hiç alakamız yok Fehmi Bey. Biz böyle kasetler, videolar bunlarla hiç alakamız yok bizim. Böyle olayları asla tasvip etmeyiz. Devletin memuru, amirlerini dinlemez başkalarını dinler, bunlar bizim arzu edebileceğimiz şeyler değil.’
Bu noktada Fetullah Gülen’in söylediklerinin hiçbir kıymeti olmamalı çünkü o zaten ABD ve İsrail himayesinde kullanılan bir maşa ama bunca yaşanmış olay varken, bunca alınmış tedbir varken, 15 Temmuz’da bir darbeye kalkışacak kadar cüreti ve desteği Türkiye’de ona kim nasıl verdi?..
Öte yanda…
Usta’ya karşı Fetö hücresi harekete geçiriliyor, gözaltılar, ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, bakanlar, oğullar, Türkiye toz duman olmuş ama bu vakadan hemen sonra Usta, 2014 yılında Trabzon’da konuşuyor ve Fetullah Gülen’in kendisi için ‘bu uzun var ya bu uzun’ dediğini anlatıyor, anlatırken de bu yapının kendisine nankörlük ettiğini ima ediyor.
İşte en başta dinlediğimiz o sözleri;
‘Geçenlerde benimle ilgili söylediği ifade şu, yazıklar olsun, yazıklar olsun. ‘Bu uzun bize çok hainlik yaptı’ demiş. Nasıl hainlik yaptıysak. 17 üniversite kurmak için geldiler, hepsini onadım. Bu muydu hainlik? Bu ne vicdandır be. Okullar için yer istedi, verdik. Uluslararası camiada davet ettiler, devlet hükümet başkanlarına bunları refere ettik. Olimpiyat dediler, her türlü desteği verdik. Ne nankörlük bu ya? Ne istediniz de alamadınız?’
Şimdi bu sözler 17/25 operasyonundan önce değil, her şey olup bittikten sonra söylenmiş sözlerdir. Burada açık görülen bir sitem var yani bir bakıma ‘beraber yürüdük biz bu yollardan, size de o kadar destek verdim, neden bana bunu yaptınız’ dercesine bir sitem.
Bu konuda olaylara ışık tutabilecek Bekir Bozdağ’ın iki açıklaması var, biri 17/25 öncesi, diğeri de 15 Temmuz sonrası, bize karşılaştırma imkanı veriyor. Bir dönemin Adalet Bakanı olan Bozdağ, Meclis’te, 17/25’ten iki yıl önce Fetö’yle ilgili şöyle diyor;
‘Fetullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır. Bu ülkenin milli ve manevi değerlerine bağlı nesillerin yetişmesi için hizmet yapıyor. Her şeyi de açık, devletin denetimi, gözetimi altında açık, her şeyi gözünün önünde olan.’
Burada anahtar; ‘devletin denetimi ve gözetimi altında’ ifadesidir. Bu ne anlama gelir? ABD ve İsrail’in devlete karşı harekete geçirebildiği bu Fetö’nün ister cemaat ister hizmet ister F Tipi hangi kılıkta olursa olsun, devletin de kontrolü altında olduğunu gösterir çünkü bunu söyleyen Adalet Bakanı’dır. Aynı Bozdağ bu kez 5 Ağustos 2016’da yani kalkışmadan hemen sonra ilk söylediğinin aksine ‘göremedik, çok gizli bir örgütmüş bu’ diyor.
İşte o sözleri;
‘Herkes şunu söylüyor ‘ya bunları neden görmediniz.’ Cumhurbaşkanımız çıktı anlattı ve milletimizden özür diledi. Bunlar o kadar görülmez bir yapı ki dört gözle değil bin bir dört gözle baksanız bazen göremiyorsunuz. Takiye takiye üzerine bir daha takiye, tedbir, tedbir, tedbir, temkin, temkin, temkin. Anasına karşı kendini gizliyor. Babasına karşı kendini gizliyor. Eşine karşı gizliyor. Evlatlarına karşı, komşusuna karşı gizliyor. Herkese karşı kendini gizliyor.”
Aslında bu iki açıklama arasındaki ağır çelişki zaten ‘işin içinde iş’ olduğunu bize gösterebiliyor. Yani bir yanda ‘devlet her şeyi biliyor’ diyen, öte yanda ‘çok gizli bir örgüt bu’ diyerek insan aklını, mantığını yok sayan bu zihniyetin çelişkisi. Kaldı ki arada 17/25 yaşanmış, F Tipi kadrolar tasfiye edilmiş, Cemaatin alt yapısı topyekun el değiştirmiş yani bir şekilde uyuyan devlet uyanmış ama 15 Temmuz’u yapan kripto kadrolar yine de fark edilememiş, Bozdağ böyle diyor.
İşin garip yanı Bozdağ böylesi ağır bir çelişkiye düşerken, Usta ise örgütün çok gizli olduğunu düşünmüyor tam aksine kalkışmadan sonra 12 Ekim 2016’da, Beştepe’de ‘biz devletiz, Çatladıkapı muhtarlığı değiliz, her şeyi biliriz’ diyerek Bozdağ’ı yalanlıyor.
İşte o sözleri;
‘Dünyadan bize akıl verenler var. ‘Bu kadar ismi nasıl biliyorsunuz?’ diye bana da söylüyorlar. Biz devletiz be!.. Burası Çatladıkapı Muhtarlığı değil ki devletiz. Nerede, kim var, ne yapıyor; bunların hepsini eğer bir devlet bilmiyorsa kusura bakmasınlar…’
Tabii bu noktada ‘devlet her şeyi biliyor’ diyen Usta bir yana, ‘çok gizli bir örgüt bu, göremedik’ diyen Bozdağ öte yana koyulduğunda insan aklı ister istemez yerinden oynuyor, ‘milletin aklıyla alay mı ediliyor’ diyerek isyana kalkışıyor ve sonunda bu akıl, ‘yok arkadaş yok, bu işin içinde bir iş var’ diyerek yumruğunu masaya vuruyor.
Şimdi resmin büyüğüne bakalım..
Kod Ergenekon kumpasını yapan Fetö, 17/25 Aralık darbesini yapan da bu Fetö, 15 Temmuz kalkışmasını yapan yine bu Fetö. Yani şu anda karşımızda üç ayrı Fetö var ama ilk ikisi aynı hücre ve bu hücreler kaçtı, üstelik Usta’ya karşı darbeyi yaptıktan aylar sonra kaçtı yani göz göre göre. Usta’nın deyişiyle bu kaçanlar akıllı olanlardı çünkü Usta ‘akıllı olanlar kaçtı’ demişti.
Peki ya kaçmayıp 15 Temmuz kalkışmasını yapanlar, Fetö’nün hangi hücresiydi?
Karşımızda duran dağ gibi bir 17/25 örneği var, İstanbul hücresini harekete geçirenin ABD ve İsrail olduğunu biliyoruz. Ve bu hücrelerinin gizli eylemlerinden Usta’nın ve istihbaratın haberinin olmadığını biliyoruz.
Yine karşımıza duran bir kod Ergenekon kumpası var, Fetö İstanbul hücresinin bu kez siyasi iktidardan aldığı destekle ki buna ister ‘askerin vesayeti kırmak için, ister demokrasiyi tüm kurum kuruluşlarıyla işler hale getirmek için’ deyin sonuçta bu hücrenin Türk Ordusuna karşı harekete geçirilmiş olduğunu da biliyoruz.
Usta ‘bu kalkışmayı yapan Fetö’dür’ dediğine göre, Gülen’in iade talebi hariç ‘ABD ve İsrail’i de bu kalkışmadan sorumlu tutmadığına göre, kalkışmayı yapan da hep aynı Fetö olduğuna göre, ’15 Temmuz’da ona bu cüreti kim verdi, planı kim yaptı, kim destekledi’ sorusu işin en can alıcı noktası oluyor.
Her halde Türkiye’nin aradığı asıl siyasi ayak bu olmalı; Türkiye’yi hedef almış küresel projelere paralel olarak Fetö’nün kripto hücrelerini devletin en tepe noktalarına kadar sızdıran ve 15 Temmuz’da bu kripto hücreleri Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı harekete geçiren siyasi ayak!..
Bu ortaya çıkarılamaz mı?
Elbette çıkarılır, bu coğrafyada hiçbir şey tesadüfen olmaz, hiçbir şey de sır kalmaz…
Erdal Sarızeybek
Araştırmacı Yazar
Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak