100. YılÖzel Haber

24. Gün.. ‘Yüzyıllık Sevr Nasıl BOP Oldu’

Gelin şimdi buradan 1991 Körfez savaşına gidelim, düğüm noktasıydı bu demiştim. Özal’ın bu savaşta ABD’ye verdiği desteğe ve ‘Ben getirdim’ dediği Çekiç Güce gidelim. Bir bakın bakalım daha o yıllarda neler oluyormuş.

Uğur Mumcu anlatıyor;

‘Çekiç Güç’ün Kuzey Irak’ta doğan otorite boşluğunu doldurmak, bölge halkını Saddam’ın kıyımından korumak ve caydırıcı bir güç olarak kullanılmak için oluşturulduğu ileri sürülüyor. Bu amaç, insancıl gerekçelere dayanıyor.

Saddam’ın Kürt halkına yönelik Halepçe kıyımı da anımsanırsa, bu gerekçelere hak vermemek kolay değildir.  Madalyonun bir yüzü böyledir.

Bir de madalyonun öbür yüzüne bakalım: Madalyonun öbür yüzünde Çekiç Güç’ün asıl amacı görülüyor. Bu amaç bölgede ABD korumacılığı altında bir Özerk Kürt Devleti kurmaktır. Bölgede batı devletlerinin koruması altında bir Kürt devleti kurulması 1’nci Dünya Savaşından bu yana gündemdedir! 

Batı destekli Kürt devleti kurma planı, Kurtuluş Savaşı ile bozuldu. Kürtlere batı desteğinde devlet kurma planları 1970’li yılarda da uygulanmak istedi. Başkan Carter döneminde Molla Mustafa Barzani, ABD tarafından para ve silah yardımlarıyla desteklendi. Ancak Barzani, Amerikan korumacılığındaki ayaklanmayı başlatamadı.

Kürtler açısından 1920’lerde Londra, San Remo ve Sevr Anlaşmalarına konu olan ve 1970’li yılların ortasında da Amerikan desteği ile canlanan Özerk Kürt Devleti 1990’larda Çekiç Güç aracılığıyla kurulmuş bulunuyor!

Çekiç Güç, ABD için çekiç, Türkiye ise bu çekicin örsü oluyor!’[1]

Mumcu’nun bunu yazıp söylediği yıllar 90’lı yıllar.

Şimdi yıl kaç?

Yani aradan geçmiş koca bir 30 yıl, kimse hiçbir şey görmemiş ama ne zaman ki Barzani bağımsızlık referandumu yapmış, o zaman akıllar başa gelmiş ve Usta çıkmış ‘Bu Türkiye’ye ihanettir’ demiş öyle mi?

Uğur Mumcu ‘Özerk Kürt Devleti kuracaklar’ dediğinde Barzani daha özerk olmamıştı ki… Körfez savaşı bittikten sonra özerk oldu. 

Peki bu özerk Barzani ne zaman Federe oldu? 2003.

Yani Usta’nın İkinci Körfez savaşında ABD’ye verdiği destek sonrası.

Peki bu Barzani ne zaman bağımsızlık referandumuna gitti? 2017.

Kim vardı iktidarda?  Usta.

Yani?..

Şimdi siz tıpkı Uğur Mumcu’nun dediği gibi istediğiniz kadar atıp tutun, istediğiniz kadar karşı çıkın, öfkelenin bağırın çağırın, bu neyi değiştirebilir ki?

Karşımızda fiili bir durum var, o da şu; Barzani bağımsızlık referandumu yapmıştır, halkın çoğunluğu bunu kabul etmiştir, bağımsızlık Barzani’nin artık cebindedir, uygun ortam geldiğinde bu bağımsızlık ilan edilecektir, geri dönüşü de yoktur.

Usta da sonunda söylemedi mi zaten ‘Bu Türkiye’ye ihanettir’ diye ama referandum yapıldıktan sonra.

İşte yüzyıllık eski defterler böyle açılıyor adım adım böyle işletiliyor.

Kim Bunlar?

Şimdi, ‘Kuzey Irak coğrafyasında aynı emeller doğrultusunda bir araya gelmiş olan isimlerin -Baban, Bedirhan, Abdulkadir- gibi baştan beri izlediğimiz isimlerin etnik kökenlerine bakıldığında Abdulkadir hariç ki Kürt değil. Bölgenin asli unsuru Türkler de bir yana, etnik kimlik olarak Ermenileri, Nesturileri, Yahudileri, Yezidileri, Keldanileri ve bir de Kürtleri işaret ediyor’, demiştim.

Hatta Kürt kardeşlerimizi bu coğrafyada ikiye ayırmıştım; gerçek Kürtler ile Kürt kılığına altında gizlenenler, diye. Oradan devam edelim…

Kılık değiştirmiş Kürtler üzerinden giden Ermeni siyaseti, ilk olarak, Mısır’da ‘Kürdistan’ isimli Mikdat Mithat Bedirhan’ın Kürtçe bir gazeteyi çıkarmasıyla başlamış ve Türk tarihinde ilk kez Ermeni-Kürt ittifakı görüntüsü altında Türk düşmanlığına giden yol böyle açılmıştı.

Çıkış noktası Ermeni yayın organı Droşak’da yayınlanan şu bildiriydi;

‘Ey Kürtler! Sabahtan akşama dek, 60 para kazanıyor, onun da yarısını hükümete vermeye mecbur tutuluyorsunuz. Sizin emeğinizin meyvelerini toplayan hükümet, size, paralarınızı alan, karılarınızın ve kızlarınızın ırzına geçen zaptiye ve memurlar gönderiyor.

Niye ses çıkartmıyorsunuz?..

Komşunuz Ermenilere hedeflerinin ne olduğunu bir defa olsun sordunuz mu? Niye ayaklanıyorlar, diye sorunuz. Onlar size, istiklal uğruna kan döktük, diye cevap vereceklerdir…

Ermenilerin bu hareketi ne kadar övgüye değerse, sizin devlete karşı düşünce ve tutumunuz o kadar yanlıştır. Şimdi milletlerimizi ve dinlerimizi bölmenin zamanı değildir…’[2]

İlginçtir, siyasi Kürtçü Malmisanıj de Bedirhan Bey üzerinden Ermeni ittifakını işaret ediyordu;

 ‘Bedirhan Bey’e göre, Ermeni ve Kürtler kan kardeşiydi.Onun Ermenilerle Kürtler arasındaki evlilikleri ödüllendirdiği de belirtilir. Ordusunda Ermeniler önemli bir güç oluşturuyor, danışmanları ve ordu komutanları arasında Stephan Manoglyan, Pganes Çalktryan ve Mir Marto gibi Ermeniler de bulunuyordu.’[3]

Böylesi ilginç  araştırmalar zincirinde Ermeni yazar Celile Celil’in de imzası olduğunu biliyoruz.

Celil zaten ısrarla Kürtleri Ermenilere bağlamaya çalışanlar arasında başta geliyor. Kendini adadığı anlaşılan bu davaya dinsel motif de ekleyerek, kurduğu şu cümle çok dikkat çekici;

‘1848 yılına dek Kürtler ve Ermeniler arasındaki ilişkiler oldukça dostaneydi. Ermeni ve Kürtler arasında çok evlenme olmuştur. Bu durumlarda nikah Ermeni kilisesinde Ermeni rahibi tarafından yapılmıştır. Kürtler Ermeni keşişlerine ve ruhban sınıfına saygı ile davranmışlar, Ermeni kiliselerinde dua etmişlerdir.’[4]

Bu Celile Celil, ayrılıkçı zihniyetlerin kaynak gösterdiği, Türkçe ilk basımı Şubat 1992’de yapılmış, ‘XIX. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda Kürtler’ adlı çalışmanın sahibi.

Israrla Kürtleri Ermenilere bağlamaya çalışan bu Ermeni kalem sadece ittifaka vurgu yapmakla kalmıyor.

Anadolu’da yaşayan insanları lime lime etnik kökenlerine göre ayırıyor ve hepsini aynı potaya atarak Türk’ün karşısına çıkarıyor;

‘…Türk yönetiminden sadece Kürtler değil, aynı zamanda Araplar, Ermeniler, Asurlular gibi komşu halklar da memnun değildir… Kürtlerin doğal mücadelesi, merkezi Bohtan(Botan/Cizre) olan ciddi bir özgürlük hareketini yeniden canlandırdı. Bu hareketi Cizire’deki emir evinin reisi Bedirhan Bey yönetmiştir.’ [5]

Bu kalemle olayları öylesine çarpıtıyor ki olan biten her şey Ermeni-Kürt-Asuri-Yezidi ittifak ekseninde anlatılıyor ve farklı tüm etnik kimliklere ‘Türk’ hedef gösteriliyor.

Celil’in tüm bu çabalarını aynı tencereye koyduğumuzda , Türk’e karşı manipüle edilecek ne varsa, bir isyan motifi olarak ortaya koyduğunu görüyoruz.

Bu yazarın söyledikleriyle tarihsel bilgi dağarcığınızı yan yan getirdiğinizde, ister istemez bir öfkeye dahi kapılabiliyorsunuz.

Çünkü bu  kalemi taşıyan beynin içinde, Anadolu’daki tüm etnik kimlikleri bir çatıda toplayıp bir intikam, bir kin ve nefret saikiyle Türk’e karşı harekete geçirmek niyetinin yattığı ortaya çıkıyor.

Celile Celil’den ibret olasıca bir örnek daha;

‘…Kürt önderleri Türkiye’ye karşı ortak bir isyan çıkarmak, Kürdistan’ı kurtarmak ve farklı bir bağımsız devlet kurmak için ‘kutsal bir birlik’ oluşturdular.’

Sürekli Ermeni kaynaklarını kitabına temel alan Celil’in şu sözleri ise Bedirhan Beyi Ermenilere bağlama çabalarını göstermesi açısından önemli olabilir;

‘‘Hatta Bedirhan Bey’in Ermeniler ve Kürtler arasındaki nikahları ödüllendirdiğini de anlatırlar. Pek çok Ermeni’nin Bedirhan Beye katıldığı, onun güvenini kazanarak danışmanı olduğu bir gerçektir. iBu kişilerin adlarını Şahbazyan ve Alpoyacyan verir. Onlar arasında Türk ve diğer fatihlerin yok ettiği daha önceki soylardan halkların temsilcileri vardır.

Örneğin Van şehrinden Stephan Manoglyan ve Oganes Çalktryan adlı Ermeniler Bedirhan Beyin danışmanlarıdır. Başkaleli Mir Marto, Bedirhan beyin müfrezelerinden birinin önderidir.’.

Durum bu.

Celile Celil’in sürekli diline doladığı Bedirhan Bey Kimdi?

Bedirhan Bey, Çaldıran savaşı sonrasında Osmanlı’nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kurduğu beyliklerden biri olan Cizre/ Botan Emiriydi.

1846’da Osmanlı’ya isyan etti, isyan bastırıldı sonra ailesiyle birlikte Girit’in Kandiye şehrine sürgüne gönderildi. Girit’te on sene kaldı. Abdulmecid’in son günlerinde affedilerek İstanbul’a gelmesine izin verildi.

Sultan Abdülaziz zamanında Girit’ten İstanbul’a dönen Bedirhan Bey orada birkaç yıl kaldı. İstanbul’da kaldığı konağın adı sonradan Darüşşafaka oldu. Nihayet 1867’de Şam’a giderek ömrünün son iki yılını orada geçirdi; 1869’da vefat etti.[6]

Burada Bedirhanlar ve Ermeni yazar Celile Celil’i konumuz içine çekmemizin nedeni şu;

Bugün Türkiye’de ‘Kürt Sorunu’ konuşuluyor. Bu sorunun çözümü için de anayasanın değiştirilmesi ve ‘Türk’ olan ulusal kimliğin yeniden tanımlanması gerektiği öne sürülüyor. Usta bu çok etnik kimlikli aslında özkimliği olmayan bu tekliflere önem veriyor hatta destekliyor.

Barzani’yi kucakladığı Diyarbakır’daki konuşmasında bakın ne diyor;

 ‘Yeni bir Türkiye inşa ediyoruz. Her etnik unsurla, her mezheple birlikte inşa ediyoruz. 1920’de TBMM’de Kürt Türk Arap Laz Çerkez velhasıl, nasıl bir ve beraber olduysalar, cumhuriyeti nasıl birlikte kurdularsa, yeni Türkiye’yi de o ruh, o öz ruhuyla yeniden imar ediyoruz’

Usta böyle diyor ama Türk tarihinde yaşanmış böylesi olaylar hala yerini önemle korur iken Türkiye’den toprak talebinde bulunan Ermenilerin Kürt kılığına girmiş olabileceği nedense düşünülmüyor.

Asıl sorunun binlerce yıldır birlikte yaşadığımız ‘Kürt kardeşlerimiz mi yoksa kılık değiştirmiş Ermeniler mi’ olduğu hiç düşünülmüyor.

Ne soruyorlar ne cevap veriyorlar ama ısrarla Kürt kimliği üzerine basarak anayasadan ‘Türk ulus devlet’ kimliğinin kaldırılması gerektiğini savunuyorlar.

Neden?

Kürt sorununu çözmek için diyorlar ama…

Tarihin geçmiş sayfaları böyle açıldığında, insan aklı ve vicdanı, bu zihniyet sahipleri açısından asıl sorun yoksa’ Türkler’ mi diye sormadan edemiyor.

Yaptığımız bu tespitlerin, Fetö’nün siyasi ayağını ortaya çıkaracak olan resimde hak ettiği yeri alacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın.

Bugüne gelin..

Bakın kurtuluş savaşına, bakın parçaladığımız Sevr haritasına..

Doğu Anadolu’da ne var, Ermenistan..

Şimdi bakınız BOP haritasına..

Doğu Anadolu’da ne var, Kürdistan..

Peki yüzyıllık Sevr’deki Ermenistan nasıl Kürdistan oldu diye sormaz mıyız?

Kitap:

Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak


[1] Mumcu, ‘Türk Memet Nöbete’, s. 208. UM: AG Yayınları, 2006.

[2] Abdulhaluk Çay, ‘Her Yönüyle Kürt Dosyası’, s. 359. İlgi Kültür Sanat Yayınları, 2016.

[3] Malmisanıj, ‘Cızira Botanlı Bedirhaniler’, s. 57. Avesta Yayınları, 2000.

[4] Celile Celil, ‘XIX. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda Kürtler’, s. 132. Özge Yayınları, 1992.

[5] Celil, ‘XIX. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nda Kürtler’, s. 127.

[6] Açıklama: Bedirhan Bey’in ölüm tarihi üzerine çok farklı araştırmalar vardır. 1850’den 1870’e uzanan tarih aralıkları içerisinde büyük olasılıkla doğru olanı 1869’un son ayları ya da 1870’in ilk aylarıdır(Bakınız: Malmisanıj, ‘Cizira Botanlı Bedirhaniler’, s.75).

Başa dön tuşu