Yazar

2024’ün ‘Kehaneti’

Cumhuriyet’in kuruluş 100 yılı 2023’te kutlandı.

Ve şimdi 101. yıla girdik.

Herkesin yeni yıldan beklentileri var, umutları var, hayalleri var.

Soru şu: Huzurlu ve güvenli bir yaşam ve gelecek için hayaller ve umutlar gerçekleşebilir mi?

Bu soruyu sekiz yıl önce sordular, 2017 yılında sordular ‘bu siyaset nereye gider’ diye..

Gidişata baktım ve gördüğümü söyledim ve yazdım..

Şimdi..

Ülkede son 14 yıldır Kürt ve Alevi kimliklere vurgu yapılıyor; bu yetmiyor Ermeni, Nasturi, Süryani, Keldani… diye sıralanıyor…

 Ve her fırsatta ileri demokrasi örtüsüyle bu vurgu güçlendiriliyor.

Strateji dilinde bunun adı; Etnik ve mezhepsel ayrıştırmadır!

Yine ülkemizde…

Bankalar satılıyor, toprak satılıyor, fabrikalar satılıyor, madenler, limanlar, yollar, köprüler satılıyor…

Ve satışı yapılan kaynakların yönetimi %51 hisse devriyle bir şekilde yabancıların eline geçiyor…

Ekonomide bunun adına, Türk tarihi açısından, kapitülasyon denir!

Ve yine ülkemizde…

Özel okullar açılıyor, ta anaokulundan üniversitelere kadar… Özel okul açmak için özel vakıflar kuruluyor…

Ve bu özel okullar eliyle çocuklar zekasına göre seçiliyor, en zekileri burslu olarak alınıyor… Devlet okullarına ise geri kalanlar gidiyor… Yani eğitim ve öğretim milliden çıkıp özelleşiyor…

Eğitim ve öğretim stratejisinde bunun adına; gelecek nesillerin akıl yönetimini ele geçirmek denir!

Öte yanda…

Bankalar yabancılara satılıyor…

Ve halk rengarenk kredi kartlarıyla hatta bir zamanlar bakkal dükkanları önünde serbest dağıtılan kredi kartlarıyla borçlanmaya teşvik ediliyor…

Bu yabancı bakanların karı milyarlarca doları aşıyor, buna karşılık halk milyarlarca dolar borçlandırılıyor…

Eko-politik stratejide bunun adı; önce borçlandır sonra yönet’tir!

Dahası…

Ülkenin anayasası var…  Bu anayasaya göre milletin adı: Türk! Ama…

Son 14 yıldır ülkede Türk ulus-devlet kimliği tartışmaya açılıyor…

Türk demeyelim, ‘Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı’ diyelim ya da kısaca ‘Türkiyeli’ diyelim lafları boyu aşıyor…

Siyasi stratejide bunun adına; bir ulusu ‘kimliksizleştirmek’ denir!

Ve dahası…

Ülke 30 yıldır terörün pençesinde inliyor… Adı PKK olan bu küresel yapı en başta ABD, yanında AB ve yanında Rusya ve derken Barzani ve PYD ile ittifak kuruyor…

Bu yapının ta başından beri bu küresel ilişkileri biliniyor…

Bu yapının yeri, ini, medyası, siyasi ve mali ayakları, hepsi biliniyor… Ama ülkede siyaset bu işi kökten çözmek yerine, bu küresel yapıyı muhatap alıyor… Pazarlık yapılıyor…

Ve terör yine de son hızla devam ediyor…

Bunun adına stratejide; korku ve endişe ile halkı sindirmek denir!

Dahası…

Kıbrıs’ta Türkler unutuluyor ama Rumları AB üyesi yapan anlaşmanın altına imza atılıyor…

Yunan, Ege’deki adalarımızı işgal ediyor ama siyaset bu işgali görmezden geliyor…

Ülkede evlerin altında kilise ve havralar açılırken, tarihi harabeler büyük paralarla restore edilip ayinlere ev sahipliği yapılırken, ‘mütekabiliyet’ deyip hemen yanı başımızdaki Yunan’da aynı işlerin yapılması için harekete geçilmiyor…

Ve Atatürk…

Cumhuriyet’in kurucuları ülkede tartışmaya açılıyor… Cumhuriyet’in tapusu senedi Lozan tartışmaya açılıyor… Cumhuriyet’e karşı isyan edenlerin ise heykelleri dikiliyor…

İnanınız…

Tüm bunları ülkemizi hedef almış İsrail’in Oded Yinon Planı ve ve ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi)BOP) ile  yan yana getirdiğimde görebildiğim; bu siyasetin bire bir İsrail- ABD plan ve projeleriyle örtüştüğüdür!

Bu siyasetin gidişatı  Haçlı-Sion siyasetiyle bire bir örtüşüyor…

Şimdi..

Günümüze tüm bu anlatılanların ışığında bakıldığında, Türkiye’nin Büyük İsrail adıyla ortaya çıkmış bir Sion planıyla İngiliz/ ABD’nin başı çektiği bir Haçlı planın hedefinde olduğunu açıktır.

Bu siyaset sahiplerinin güçleri yeterse eğer bölgemiz coğrafyasının sınırlarını değiştirebileceği gerçeği de ortadadır.

Akademisyenler bu sinsi plan Haçlı-Sion ittifakı diyor. Her iki dünya savaşlarından bir farkı, artık Rusya da bu işin içindedir.

Asıl hedef: Anadolu ve Türk varlığıdır.

Ve bu plan dört aşamalıdır:

Birincisi: Hedef ülkelerin yönetimlerini proje uygun hale getirmek.

İkinci aşama: Yönetim eliyle ve özelleştirme/yabancı sermaye adıyla sahip olunan kaynakların yönetimi ele geçirmek,

Üçüncü aşama: Demokrasi, insan hakları ve özgürlükler denilerek bir olan ulusları etnik ve mezhepsel eksende ayrıştırıp birliği bozmak.

Son aşama: Birliğini kaybederek zayıflamış, kaynaklarını kaybederek yoksullaşmış ve borçlanmış, çocuklarını kaybederek gelecek umudunu yitirmiş, doğrudan iç savaşa tehdidi ile korkutulmuş ve sindirilmiş bir milleti başına gelebilecek her felakete razı etmektir.

Türkiye’de siyasetin gidişatının görünün yüzü böyle böyledir ve bu, küresel projenin son aşaması olan Anayasa ile  hedef ülkeyi projeye uygun hale getirmek olarak karşımıza yeniden çıkacaktır.

Eğer bu siyaset değiştirilemez ise ülkemizde yaşanılacak olaylar şöyle sıralanacaktır:

Öncelikle anayasa değiştirilecektir.

‘İleri demokrasi’ adı altında insanlarımız etnik ve dinsel farklılıklar temelinde ayrıştırılması sürecektir. Bunda da hedef Alevi kökenli kardeşlerimiz olacak, onlara sanki yeni haklar tanınıyormuş gibisinden mezheplere vurgu yapılmak suretiyle bu siyasetin geri dönülemez bir biçimde kökleşmesi sağlanacaktır.

 İşte buna teo-strateji diyorlar; insanların inanç biçimleri üzerinde oynayarak bunu siyasi güce dönüştürmek…

Öte yanda…

PKK terör örgütü üzerinden Kürt kökenli insanlarımızın tıpkı son yüzyıldır yapıldığı gibi Kürt kimliğine vurgu yapılmaya devam edilecek; bu da Kürt sorununu çözmek için değil, aslında bu coğrafyada yaşayan Ermeni, Rum, Nasturi, Keldani, Yezidi, Asuri gibi dinsel ve mehsepsel farklıların öne çıkarılması sağlamak için yapılacaktır.

Bu çerçevede, sözde ‘İnsan hakları’ adı altında Kürt etnik kimliği üzerinden ülkemizin bir kısmında ayrı bir devlet yapısı ortaya çıkacaktır ki, zaten KCK anayasası önceden hazırlanmış fiilen de PKK terör örgütü eliyle halen uygulanmaktadır.

Bu noktada amaç; bölgedeki Ermeni çıkarları, onu takip eden diğer Nesturi, Keldani, Asuri gibi küçük grupların çıkarlarını Kürt kimliği altında örtülemek olacaktır. Asıl amaç ise nihayetinde bu kimliklerle Sion-Haçlı ittifakının desteklenmesi olacaktır.

Bu neye yol açacaktır?

Başkanlığa, Başkanlık altında yapılacak yeni düzenlemelerle bir olan Türk Milletinin parça parça birbirinden koparılmasına(Not: Yıl 2017’dir)…

Türk ve Atatürk kavram ve değerlerinin yozlaştırılmasına, bu kavram ve değerlerin anayasadan çıkarılarak Anadolu’daki Türk hakimiyetinin silinmesi, unutturulmasına kadar bu iş gidecektir ki zaten Türkiye bunun işaretlerini yaşıyor.

Dahası…

‘Dinlerarası diyalog’ adı altında Anadolu’nun kapıları Haçlı misyonerliğine açılacaktır. Bunu Anadolu yaşayan Müslümanların Hıristiyanlaştırılmasına kadar sürecektir, belki yüz yıl sonra…

Tüm bunlara uygun olarak, ‘Özel okullar’ yeniden yapılandırılacak, Cumhuriyet değerleri üzerinde yükselmesi gereken milli eğitimden uzaklaşılarak, çocuklarımızın akıl yönetimi ele geçirilecektir.

Amaç, Türk tarih ve kültürüne gelecek nesilleri yabancılaştırmak olacaktır.

Bu çerçevede özelleştirmeler sürecektir.

Devletin elinde millete ait hiçbir kaynak kalmayacak, bu kaynakların satışı ve %51 hisse devri yoluyla yönetimi Sion-Haçlı ittifakını yönetenlerin eline geçecektir. Bankaların yabancılara satışı ve kredi kartları eliyle halkı boğazına kadar borçlandırma işleri sürecektir.

Devamında…

Millet git gide fakirleştirilecek ta ki sesi soluğu çıkmaz oluncaya kadar…

Şimdi bu sayılanlara Kıbrıs’ta Rumlar, Irak’ta Barzani, Kafkas’ta Ermeniler, Ege’de Yunanlıların tarihten gelen emelleri de eklenmelidir.

Ve şu an gidişat budur.

Bu bir kehanet değildir.

Tarihinden ders alıp geleceğe bakabilmek ve geleceği görebilmektir.

Türkiye kendini hedef almış küresel projelere karşı çıkmalıdır. Bunun ilk adımı olarak da kaynaklarını satmamalı, etnik ve mezhepsel ayrıştırmaya artık bir son vermelidir.

Türkiye, Cumhuriyetin ana rotasına geri dönmeli, üretime dayalı ekonomi ve komşularıyla bölgesel ittifaka dayalı güvenlik politikalarının yeniden işletilmesini sağlamalıdır.

Türkiye sahip olduğu kaynaklarının gücüyle asla çaresiz değildir.

Erdal Sarızeybek

Araştırmacı Yazar

Kitap:

İhaneti Gördüm/2007

Erdal SARIZEYBEK

Emekli Albay, araştırmacı yazar. Terör ve siyaset üzerine yayımlanmış 16 eseri bulunmaktadır.
Başa dön tuşu