Yazar

17.Gün.. ‘Camileri Kapatan Şeyh Kim’

Şeyh Ahmed..

Emekli Albay Erdal Sarızeybek kitabını yayınladı.

Adı: ‘Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak’

Sarızeybek, kitabını bölüm bölüm Web sitesinden okurları ile paylaşıyor.

Kitap 52 kısım, her kısım bir gün ile ifade ediliyor.

Ve 17. Gün.. Sarızeybek anlatıyor:

Usta Molla için bize ‘Allah’a dine İslam dininin önderine inanmış Müslüman milletin de nasıl ki doğruluk dürüstlük varsa bütün bu özellikleri taşıyor’ demişti.

Biz de buradan hareketle  Molla’nın bir dedesinin sözde Mehdi, babasının Muhammed sözde ikinci Mehdi, abisinin isyancı olduğunu görmüştük.

Bir abisi de sahte peygamber olunca, ‘nasıl oluyordu da bu tencerede pişmiş bir ‘Molla Mustafa’ Müslüman aleminin tüm iyi özelliklerini üstünde taşıyabiliyordu’ diye kendi kendimize sormuştuk.

Şimdi konuyu biraz daha açalım…

Barzani Nakşibendi tekkesinin son ismi Şeyh Ahmed, Molla Mustafa’nın abisi. Onun nasıl bir din alimi olduğunu araştırmacı yazar Hulusi Turgut’un ‘Barzan Dosyası’ adlı kitabından öğreniyoruz.

Bu bizim ufkumuzu açıyor üstelik Usta’nın ‘Müslüman aleminin tüm iyi meziyetleri onda var’ ifadesini aydınlatıyor:

Turgut, ’Seksenin üstünde yaşı, uzun boyu, Kürtlere benzemeyen sarı saçları vardı. Irak’taki Barzan aşiretinin en yaşlı simasıydı.1967 yılının Temmuz sonunda Şemdinli ilçesine gittiğim zaman Barzani Bölgesi’nden henüz Türkiye iltica etmiş, yirmiye yakın Kürt’le karşılaşmıştım.

Mülteci Kürtlerin arasında da Barzani’nin ünlü din adamlarından Molla Yahya vardı’ diyerek giriş yapıyor ve..

Tanığıyla bire bir yaptığı konuşmayı bize şöyle aktarıyor;

“Molla Yahya’ya sormuştum, ‘Niçin kaçıp Türkiye’ye geldiniz’, diye. 

Molla Yahya kaçış sebeplerini uzun uzun anlatıp, ‘Bizim orada huzurumuz kalmadı. Molla Mustafa’nın seksenlik ağabeyi Şeyh Ahmed peygamberliğini ilan etti. Kuran okumak, abdest almak, namaz kılmak hatta radyo dinlemek dahi yasak’ diyordu.

Molla Yahya’ya göre Şeyh Ahmet, Irak’taki Nakşi cemaate kendisini lider olarak kabul ettirebilmek için halkın dini inançları üzerinde oynuyordu.

Bu amaçla önce cemaat liderlerine bir yazı göndermiş ve yasaklarını bir bir sıralamıştı;

 ‘Bu yazımı aldığınız andan itibaren ibadet etmeyeceksiniz.

Camiler ve okullar kapatılacak.

Bütün radyolar evlerde saklanacak.

Kuran okunmayacak, abdest alınmayacak ve namaz kılınmayacak. Gök Tanrısı Allah, O’nun yerdeki temsilcisi benim.’ demiş, bu emri okuyan Nakşi müritleri de çaresiz boyun eğip halka bildirmişler.

Molla Mustafa bu durumu öğrenmiş, ağabeyini ikaz etmiş ama ikaz para etmeyince Molla Yahya ve adamları kurtuluşu Türkiye’ye kaçmakta bulmuşlar.’

Gazeteci yazar Hulusi Turgut’un çizdiği bu Şeyh Ahmed profil, tarihçi Ahmet Uçar’ın araştırmaları bire bir örtüşüyor.

Uçar, Barzani Yahudi miydi konusu açıldığı zaman ‘özellikle Şeyh Ahmed Barzani’nin söz ve tavırları Barzani Ailesi ile ilgili sis perdesini yoğunlaştırmakta, özellikle gizli dini kitapların varlığı, Müslüman, ehl-i sünnet ve Nakşibendî aile görüntüsüyle çelişmektedir.’ demişti ve..

Şimdi bu çelişkiyi şöyle açıklıyor;

 ‘Şeyh Ahmed, ömrünün son yıllarında belki de eskiden gelen gizli kitabın gereği olarak Peygamberliğini ilan etmiş, ibadeti yasaklamıştı. Kendine bağlı imamlara gönderdiği talimatta söyle diyordu:

‘Camiler kapansın! Kur’an-ı Kerim okumak, namaz kılmak yasak. Radyo dinlemek kâfir işidir. Bütün radyolar evden kalksın.

Gök Tanrısı Allah, yer Tanrısı benim!

Sizin manevî huzurunuzu ancak ben sağlarım.

Gösterdiğim yoldan gidin. Benim için ağlayın. Emirlerim ilahî bir emirdir.

Ben size emretmekle kutsal görevinizi yapmanız için ikazda bulunmuş oluyorum.’

 ‘Bu Şeyh Ahmed neden böyle’ diye araştırmaya başladığınız zaman, cevabını Van Bruinessen’ın yaptığı sosyolojik araştırmada buluyoruz.

Bruinessen’e göre başka hiçbir tarikatın böylesi bir özelliği yok. Bu sadece Halidi Nakşibendi tarikatında görülebiliyor. Özellikle tarikat müritlerinin bazı şeyhleri tanrılaştırmalarının altında ‘rabıta ayinlerinin’ büyük bir etkisi olduğunu söylemişti.

Şimdi bunun örneğini Barzanilerden veriyor:

‘Şeyh Ahmed Barzani’nin Allah’ın yeryüzünde vücut buluşu olduğu ilan edildiğinde müritleri buna itiraz etmeyerek onu bu biçimde yüceltmişlerdir. Kriz dönemlerinde taraftarları bazı Nakşibendi şeyhlerini peygamber ya da mehdi olarak ilan etmişlerdir.

Bazı şeyhler ise müritlerinin kendilerine körü körüne itaat ederek her türlü emri yerine getirmelerini sağlamalarıyla tanınmışlardır. Barzanilerin müritleri için sık sık şeyhleri istediğinde hiç düşünmeden kendilerini uçurumdan aşağı atabilecekleri söylenir.

Sözü geçen biçimde körü körüne itaat etme olgusu şeyhlerinin önderliğindeki bazı Kürt ayaklanmalarında da gözlemlenebilir.’

Hani demiştim ya Molla Mustafa Cübbeli’ye dese ki ‘atla uçurumdan, atlayacak’ işte o benzetme bu araştırmadan geliyor. Tabii Molla’nın lafıyla Cübbeli uçurumdan atlar mı, o hala şüpheli.

İşte bu Molla Mustafa’yı din alimi olarak yetiştiren Barzan tekkesinin hocaları bunlar; Abdusselam, Muhammed ve Şeyh Ahmed.

Bu din alimlerinin özellikleriyle Molla yan yana geldiğinde, harlı ateşte kaynatsan da bu Molla’yı, Usta’nın dediği gibi ‘dini bütün ve örnek bir Müslüman’ bu kazandan çıkmıyor.

Tabii iş buraya varınca da insan aklı ister istemez soruyor; ‘yoksa biz mi Usta’yı anlayamadık, bir mesaj veriyordu da biz mi görmedik’ diye…

İşin öncesini ve sonrasını bildiğimiz için, aslında Usta Molla’yı övmekle bu tarikatı öne çıkarmaya çalışıyordu. Çünkü Barzani’nin dedesi Abdusselam bu tarikatın Kuzey Irak halifesiydi. 

İstanbul’da İsmailağa Cemaati lideri Şeyh Mahmut ustaosmanoğlu ne kadar etkiliyse, bu Barzanilerle Seyit Taha silsileri de Doğu ve Güneydoğu Anadolu bir o kadar etkiliydi, bugün de etkilidir.

Bu durumda siz dedeleri tarikatın halifesi olan Molla’yı böylesi övdüğünüz zaman, bu başka ne anlama gelebilir?

 Yine siz bu Molla’ya ‘Müslümanlığın tüm meziyetleri onda toplanmış’ derseniz, bizim halkımız bunu başka nasıl anlayabilir? 

Benim Kürt kardeşlerim ‘demek ki çok sağlam ve güvenilir adam’ bunlar diye bunu anlar ve tarikata daha bir inançla bağlanır.

Kaldı ki bu Barzani’nin abisi Şeyh Abdusselam 1909’da Osmanlı’ya isyan etmiş, yakalanmış asılmıştır, halk bunu bilir mi dersiniz?

Bu Barzani’nin babası Muhammed kendini mehdi ilan etmiş, abisi Şeyh Ahmed daha da ileri giderek camileri yasaklamış, Kuran’ı yasaklamış, Türkiye’de kaç kişi biliyor?

Ama hiç şüphe yok ki Usta tüm bunları bilir ama neden söylemez, mesele de bu.

Bu bilgilerin ışığında Usta’nın Molla’yla ilgili cümlesinde geçen anahtar kelimelerin çözümüne geçebiliriz. Burada anahtar kelime: Kadı Muhammed.

Usta onun adı üzerinden aynı sözleri tekrar edebiliyorsa, demek dünyaya bir mesaj vermek istiyor. 

Kimdi bu Kadı Muhammed?

Konuşmuştuk; 22 Ocak 1946’da, Mahabad’taki aşiret liderleri, KDP yöneticileri, üç Sovyet subayı ve Barzani’nin hazır bulunduğu, ayrıca halkın da geniş ölçüde katıldığı bir toplantı yapılmıştı.

Burada Mahabad Kürt Cumhuriyeti ilan edilmiş ve Kürt ulusal bayrağı göndere çekilmişti. Rusların kurduğu bu  yeni devletin ‘ilk ve son cumhurbaşkanı, Kadı Muhammed’di’ demiştim.  

Devlet bir yıl geçmeden yine Rusların eliyle yıkılınca,  İran yönetimi bunu yargılayıp infaz etmişti tıpkı Osmanlı’nın ilk siyasi Kürtçüsü Şeyh Abdusselam Barzani’yi infaz ettiği gibi.

 İşte Usta bu anahtar kelime üzerinden Mahabad’ı yani yapay da olsa tarihte kurulmuş olan ilk Kürt devletini bize hatırlatıyor, böyle Barzani’ye tarihsel sisyasi derinlik kazandırıyor.

Öte yanda bir anahtar kelime daha var, o da Kürt Ulusal Bayrağı. Olay şöyle gelişiyor…

Ruslar İran’la anlaşıp Mahabad’ın yıkılmasına kapıyı açınca, bu haberi alan Molla Mustafa Barzani çok öfkelenir, koşa koşa Kadı Muhammed’in huzuruna çıkar, selam verir, şöyle der;

‘Kararınıza çok teessüf ederim. Ben çok üzgünüm. Durumu gözden geçirerek kararınızı değiştirmenizi rica ediyorum. En doğru karar İran Ordusu ile savaşmaktadır’ diyerek tepkisini açığa vurur. 

Kadı Muhahammed, Molla’yı sakinleştirmeye çalışır ve ‘Allah üzerine yemin’ ettirip Kürdistan’ın kurtuluşu için mücadeleye devam etmesi için söz almayı başarır.

Ardından,Alın bunu size emanet ediyorum’ der, bazı madalyalar ile Mahabad’ın bayrağını Molla’ya teslim eder.

Böylece  Molla Mustafa Kürt ulusal bayrağı olarak tanımlanan sembolün aynı zamanda kutsal emanetçisi olur,  çünkü Allah huzurunda yemin etmiştir.

Şimdi bu bayrak Neçirvan Barzani’dedir hani şu Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun başkanlığını kutlamak için Erbil’e gittiği, gidip de ‘Kürdistan şehitleri’ için saygı duruşunda bulunduğu Neçirvan Barzani. 

Şimdi siz Diyarbakır’da halkın huzuruna çıkıp ‘Kadı Muhammed’ derseniz, sizce bunun anlamı ne olabilir?

Hele ki Mahabad’ta Molla’nın Kuran üzerine yemin edip teslim aldığı bu bayrağı Türk semalarında göndere çekerseniz bunun anlamı ne olabilir? 

Üstüne de bu Molla’nın oğluna ‘biz biriz beraberiz mezara kadar değil mahşere kadar’ der ve tüm bu anlatılanları alıp aynı tencerede pişirirseniz ortaya ne çıkar dersiniz?

Elbette Barzaniler üzerinden hem tarikatı hem de bütün şeyhleri aynı kalıba koymak gibi bir amacımız yok, olmadı.

Burada konu edilenler giydiği din kisvesi altında sahip olduğu gücü Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kullananlar.

Bunlar arasında Cumhuriyetin karşısında değil, aksine yanında yer alanlar da var.

Elbet hepsi bir değil, bir elin beş parmağının aynı olmadığı gibi. 

Sürecek..

Erdal Sarızeybek

Araştırmacı Yazar

Kaynak: Usta’nın Göremediği Siyasi Tuzak

Başa dön tuşu